1974 ve sonrası
Kıbrıs konusunda Türkiye’nin müdahale süreci 15 Temmuz 1974’de adada Makaios’a karşı Yunanistan tarafından Nikos Sampson’a yaptırılan darbe ile başlar sonrasında da ABD ve diğer garantörlerin onayı ile adaya müdahale gerçekleştirilir.
Türkiye bu müdahaleye o kadar hazırlıksızdır ki çıkarma esnasında kendi gemilerini bombalar Kocatepe’de 54 şehit verilmiş ve batırılmıştır. Adatepe ve Mareşal Çakmak savaş gemileri ağır yaralı olarak Mersin limanına ulaşmıştır( Bu konuda Ecevit ile USA Dışişleri bakanı Kisinger arasındaki telefon konuşması)
Müdahalenin organize olmasının en önemli belirtilerinden biri 20 Temmuz’dan bir hafta sonra 1967’de başlayan cunta döneminin sonlandırılması ve sivil idareye geçişidir.
Özetle ben Kıbrıs’taki soydaşlarımı kurtarmak içim garantörlük hakkımı kullanıyorum diye adaya müdahale etmemiştir. 15 Temmuz sonrası BM daimi delegelerin uzlaşısı ile tek başına müdahale uygun görülmüştür. Bu müdahale esnasında Akdeniz’deki diğer ülkelere ait savaş gemileri bu koridora girmemiş hatta girişi engellemiştir. Hava koridoru da ayni şekilde güvenlikli hale getirilmiş ve ada Rumları ve Türkleri kendi kaderlerine terk edilmiştir.
Bu müdahale yukarıda yazdığım şekilde olmamış ve Türkiye’nin tek taraflı iradesi ile olmuş olsaydı Selanik’teki Türkleri da Bulgaristan’daki Türkleri ve diğer Türk-i devletlerdeki Türkleri da kurtarmak için harekât yapardı.
Biz özgürlüğümüzü kazandığımıza sevinirken Türkiye de artık ileri karakolumuz vazifesini yaptı, Adanın kuzeyi artık bizim kan döktük aldık. Diyecek noktaya gelip her geçen gün, ay ve yıl bunu fazlası ile bizlere hissettirmiştir.
Sonuç olarak biz özgürlüğümüze kavuşmadık. Biz Türkiye’nin Akdeniz’deki ve Avrupa’daki emelleri için tutsak alındık. Türkiye bu alanlarda sağladığı her menfaat karşılığında Adada çözümü zorlaştırma adına hep Rum’lara ödün vermiştir.
Tek taraflı tanınmayı, AB’ye tek taraflı üye olmayı hep kendi çıkarları için Türkiye onaylamıştır. Yıllardır bizimle sportif uluslar arası müsabaka yapmazken Kıbrıs Cumhuriyeti ile resmi müsabakalar yapmaktadır. Tanımıyorum derken uluslar arası tüm toplantılara birlikte katılmakta hatta Rum’ların AB dönem başkanlığı döneminde resmi görüşmeler yapmaktadır.
Tanırım dediği KKTC’ye tanınmamış ülke muamelesi yapmaktadır.
Güneye gümrüksüz mal satarken KKTC’ye gümrüklü mal satmaktadır.
Her geçen gün Kuzey’deki Kıbrıslı neslini tüketmek için gerekeni yapmaktadır.
Bundan sonraki yazımda bunu anlatacağım.
YAZIYA YORUM KAT