Alkolizm nedir?
İnsanlar günlük yaşamlarında sigaraya, alkole, ilaçlara ve hatta yiyeceklere bile tutkunluk duyabilirler. Türkiye’ye baktığımızda tutkunlukların en başında sigara, çay ve kahve tiryakiliği yer almaktadır. Farklı tutkunluklar ele alındığında aralarında en çok incelenen ve üstünde durulan konu alkolizm adı verilen alkol tutkusu olmuştur.
Alkol tüketiminin ve alkolle keyiflenmenin insanlık tarihi kadar eski olduğunu biliyoruz. Alkolizm, genellikle genetik yatkınlıkla birlikte çok sık ve yüksek dozda alkol tüketimi ile gelişen, psikolojik ve sosyal etkenler ile devam eden ve bağımlılık ile ilerleyen bir beyin hastalığıdır. Kişinin yaşamını son derece olumsuz etkileyen ve ölümcül hastalıklarla bile sonuçlanabilen bir bağımlılık çeşididir. Alkolizmin en büyük belirtisi kişinin sürekli ve fazla miktarda alkol almadan duramayacak bir düzeye gelmesidir.
Alkolik olarak tanımlayabileceğimiz kişi ve ya kişiler, manevi güç kazanabilmek için içten gelen bir dürtü ile beraber, içkiye başvurur ve içkiyi bırakabilmek için iradelerini kullanamazlar.
Kronik alkolikler ise; ailesine ve çevresine de, kendi sağlığına da zararı dokunan, iradesini kullanamayan ve uzunca bir süre bu alışkanlıktan kurtulma isteği duymayan kişilerdir.
İnsanlar genellikle ruhsal veya bedensel bir sorunu giderebilmek için alkole sığınırlar. Bu süreçte kişilerin bir vasıtayla alkolün yatıştırı etkisini deneyimlediklerini düşünürsek, öncelikle psikiyatrist ya da psikologa gitmeyi düşünmek yerine, alkolün yatıştırıcı etkisine kendilerini bırakması daha kolay bir yol gibi gelecektir. Kişi, yaşadığı depresyon, uyku bozukluğu, stres ya da kaygı gibi sorunlarla baş edemedikçe rahatlamak için alkol tüketmeye devam ederken önceleri alışkanlık başlar ve sonra da bağımlılık gelişir. Artık bu süreçten sonra kişi, yalnızca maruz kaldığı stres faktörlerini ortadan kaldırmak için değil, dizi izlerken, çalışırken hatta yemek yerken bile alkol alma zorunluluğu hissedecek düzeye gelir. Örneğin; en çok rastlanan bağımlılık öykülerinden biri kaygıyı hafifletmek için alkol almayı deneyimleyen kişiler arasında görülür. Kişi, kaygıyla ya da stresle baş etmek için alkol ile yatışmayı tercih ettiğinde aslında fark etmeden alkolün tuzağına düşer. Önceleri bir vesileyle ya da bir sorun ile baş edebileceğini düşünerek alkol alımına başlayan kişi, zaman içerisinde her aktivitesinde alkol alma ihtiyacı hisseden bir bağımlıya dönüşür. Bu kişiler, maddi ve manevi pek çok kayıplar yaşar, işlerini, eşlerini, ailelerini bile bu süreçte kaybedebilirler. Tüm bunlar olurken, alkolik olduklarını kesinlikle kabul etmezler, hatta alkolik olduklarının farkına varmaları neredeyse yıllar alır. Örneğin, sabahları alkol alan bir kişi çevresi tarafından alkolik olarak nitelendirilir. Bu alkolizm için yeterli bir kriter değildir, bunun için kişinin alkol almadan duramayacak bir düzeye ulaşması gerekir.
Kişi alkol almadan, ilişkilerini devam ettiremez, çalışamaz, mutsuz hisseder ve yaptığı hiçbir şeyden zevk alamayacak duruma gelir. Kişi bağımlılık aşamasına geldiğinde alkol tüketirken keyif almak için değil, yalnızca tüketmek için tüketir. Sonuç olarak kişi, ilk etapta sosyal içici konumundadır, genetiğinde bir yatkınlığı bulunuyorsa, beynin bağımlılığa neden olan reseptörleri harekete geçtiyse ve bununla birlikte stres söz konusuysa alışkanlık evresine, son evrede ise bağımlılık evresine gelir. Alkolizme bağlı psikolojik ve biyolojik bozukluklar ilk etapta bireyde başlayarak topluma yansır ve çevre için çeşitli rahatsızlıklara sebep olur. Bu sebeple alkolizm bireysel olarak düşünülse de aslında toplumsal bir sorun teşkil etmektedir.
YAZIYA YORUM KAT