Bir telefon röportajı...
Telefonum çaldı, açtım. Karşıdan, "iyi günler efendim, Mehmet Davulcu'yla mı görüşüyorum" diye soran bir sese "evet buyurunuz, benim" diye cevap verdim.
Önce kendini tanıttı. Bir gazetenin muhabiriymiş. Benimle kısa bir tele röportaj yapmak istiyormuş.
Bir toplantının ortasında olduğumu söyledim. Bir saat sonra yeniden arayacağına dair sözleştik.
Bir süre sonra telefonum yine çaldı. O'ydu. Saatime baktım, aradan tam bir saat geçmişti. Toplantım bitmemişti, bundan dolayı utanmıştım. Toplantıdaki arkadaşlarımdan özür dileyip hızlıca yan odaya geçtim ve, "buyurunuz" dedim.
Arayış nedenini bir kez daha yineledi ve sorusunu sordu, "Yapılacak erken Milletvekilliği Genel Seçimlerinde aday olacak mısınız?"
Beklediğim bir soru değildi doğrusu. Yine de hiç bekletmeden, "evet adayım" diye yanıtladım.
Telefonda klavye sesi duyuyordum. Anlaşılan bir yandan söylediklerimi yazıyordu.
Hemen ikinci soru geldi. "Peki neden TKP Yeni Güçler?"
Bunu da şöyle yanıtladım: "Ben bir işçi/ köylü ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Kıt olanaklarıyla beni yetiştirdiler. Üst seviyede eğitim almamı sağladılar. Ben de hayata atıldığımdan bu yana hiç ara vermeksizin emeğin hak arama mücadelesinde aktif olarak yer aldım. Bunu, mensubu olduğum işçi/köylü kitlelere karşı kendime bir görev saydım.
Bu nedenle sendikalarda görev yaptım. Hala bir sendikanın başkanı olarak çalışmaya devam ediyorum. Emekten ve emekçiden yana çalışmak sadece sendikalarda olmaz. Siyasette de olmalıdır. Siyasete yıllar önce Toplumcu Kurtuluş Partisi'nde katıldım. TKP'nin çeşitli noktalarında görev yaptım. Genel Sekreter, hatta Genel Başkan Vekilliği de yaptım. TKP kapatıldıktan sonra siyasetten uzak kaldım. Ancak TKP Yeni Güçler'in kurulması gündeme geldiğinde aktif olarak görev aldım. Kurucular Kurulu Başkan yardımcısı olarak kuruluşunda görev yaptım. Şimdilerde de Genel Başkan Yardımcısı olarak bu partide görev yapıyorum. Bunun nedeni TKP ve TKP Yeni Güçler'i emekçi kitlelerin partisi olarak görüyor oluşumdur. Ben emekçi bir yurttaşım ve TKP Yeni Güçler de emekçi kitlelerin partisidir. O nedenle bu partide siyaset yapıyorum."
Klavye sesi durur durmaz anında yeni soru geldi: "Seçilmeniz halinde neler yapmayı hedefliyorsunuz?"
Bunu da hiç düşünmeden şu şekilde yanıtladım. "Hayata atıldığımdan bu yana yapmakta olduğum şeyleri, yeni emekçilerin haklarını almak için vermekte olduğum mücadeleyi, halkın seçerek bana vereceği kamusal gücü de kullanarak daha etkili ve sonuç alıcı şekilde yapmaya devam edeceğim" dedim.
Klavye sesi devam ederken ben de sözlerime devam ettim. "Bakınız bugün özel sektörde çalışanların durum nedir? Günde kaç saat çalışıyorlar? Örneğin bir basın mensubu günde kaç saat çalışıyor?
Bu sözler ağzımdam çıkarken karşıdaki ses, "ben de tam bunu söyleyecektim" diye araya girdi. Sonra da, "sizi kesmeyeyim, buyurun devam edin" dedi.
Devam ettim. "Memlekette yasalar var. Çalışma hayatını düzenleyen yasalar da var. Örneğin bir günlük mesainin 8 saat olduğunu belirten yasa var. Ancak özel sektörde bir günlük mesai ortalama 10-12 saat civarındadır. Yasalarımızda ek mesai ödeneğini düzenleyen maddeler de var. Fakat uzun zamandan beridir hiç bir işveren hiç bir işçiye ek mesai ödeneği vermektedir. Özel sektörde iş ve işçi güvenliği kavramlarını hatırlayan iş veren kalmadı desem yeridir. İşçi ertesi gün işine devam edip edemeyeceğini asla bilememektedir. Özel sektör işçisi sendikasızdır. Sosyal güvenlik yatıırmları ya hiç yatırılmamakta, ya da gerçek ücreti üzerinden değil, asgari ücret üzerinden yatırılmaktadır. Bu işçinin yaşlılıktaki emekliliğinin çalınması anlamındadır" dedim.
Klavye sesi devam ederken, "biraz müsade eder misiniz? dedi. Azıcık sonra teşekkür ederek, "size başarılar dilerim dedi ve vedalaşıp kapattık.
Böylelikle, yapılacağı iddia edilen erken seçimde milletvekilliğine aday olacağımı daha eşimle bile konuşup anlaşmadan ilan edivermiş oldum. Bunu ona nasıl izah edeceğimi gerçekten bilemiyorum. Umudum, yine her zamanki gibi o engin hoş görü ve anlayışıyla yaklaşmasıdır.
YAZIYA YORUM KAT