CTP’nin Meclis terkine dair gereklilik
Zorlu Töre davasında Başsavcılığın üreteceği görüş sonucu Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) nasıl harekete geçeceği toplum için en önemli konudur.
Ortada geç kalınmış bir hareketlilik olduğu da her geçen gün hükümet olduğunu iddia edenlerin vukuatlarına bir yenisini ekleme ve bundan hiç çekinmemesiyle ortadadır.
Olası Başsavcılığın UBP’nin lehine üreteceği görüş ve buna bağlı olarak Töre’nin meclis başkanlığı mevkisinin gaspının meşrulaşması durumunda, Tufan Erhürman liderliğindeki CTP, geç kaldığı gerçekliğini bu sefer anlamalı, meclis içi muhalefetin artık işlevsiz hale geldiğini kabullenip toplumsal muhalefeti harekete geçirmek için sorumluluk alması gerekmektedir.
Mevcut meclis yapısı muhalefetin işlevliği için uygun koşullara sahip değildir.
Muhalefetin etkin bir şekilde gerçekleştirileceği alan meclis dışında kalan demokrasi güçleri olan parti, sendika, sivil toplum örgütlerin işbirliği ile oluşturulacak toplumsal muhalefet alandır.
Erhürman liderliğindeki CTP’nin anayasanın ve hukukun ayaklar altına alındığı bu hükümet yapısı altında işlevsiz mecliste aynı şekilde fiziki bulunması, bu yasadışı faaliyetlerin meşru kılınmasına olanak (nisap) sağlaması toplumdaki muhalefet güçlerine, mücadele bilincine ve yozlaşmışlığın değişebileceğine olan kalan inancını da yok edecektir.
Bu CTP’nin siyasi çizgisi için mecburiyeti ve topluma olan sorumluluğudur. Var olan kitle potansiyeli ile geldiğimiz noktaya varmamıza neden olan toplumdaki kopukluğu bir araya getirmeli, bir kez daha hükümetin yasadışı faaliyetlerinin meşru kabul edilmesine karşı toplumsal mücadeleyi örgütlemek zorundadır.
CTP’nin meclisi terk etmesi yalnızca ilk ve en kolay adım olacaktır. Bunun ardından ortak mücadele alanı yaratılması için geç kalınmış sorumluluğu yerine getirmesi gerekmektedir. Sürekli gündem dışı bırakılan ama tüm bunların yaşanmasındaki esas neden olan Kıbrıs sorununun çözümüne giden yoldaki birliktelik yaratılmalı, hem kendi muhalefet anlayışları hem de toplumdaki muhalefet ve siyaset anlayışının değişmesi gerekmektedir. Aslında Töre’nin matematikten yoksun ve anayasaya aykırı bir şekilde kendi kendini meclis başkanı ilan etmesinin ve topu başsavcılık görüşüne atmasının hemen ardından CTP vakit kaybetmeden kamuoyunu hareket planı ile ilgili bilgilendirmeliydi. Toplum başsavcılığın görüşüyle ilgilenmediği gibi siyasetten uzaklaşması da CTP’nin pasif gözlemci muhalefet anlayışı da en önemli etkendir. Aynı zamanda CTP’ye olan inancı ve beklentiyi de daha da zayıflatmakta, toplumsal muhalefetin daha da pasifleşmesine ve umutsuzlaşmasına neden olmaktadır.
Geçmiş süreçte yapılan hatalar, geç kalınmışlık ve geldiğimiz noktanın sorumluluğunu almak CTP’nin bu topluma boynunun borcudur.
Başsavcılığın vereceği görüşün bir karar niteliğinde olmaması ve sadece bir “görüşten” ibaret olduğu unutulmamalı, gözlerin Erhürman liderliğindeki ana muhalefetin üzerinde olduğu kaçınılmaz gerçeğimizdir.
YAZIYA YORUM KAT