Daha ne kadar susulacak?
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahaleden sonra şimdi de UBP’nin kurultayına müdahale edilmiştir.
Demekki bu müdahaleler devam edecektir.
Çünkü Ankara, ben sizi istediğim şekilde idare edeceğim diyor.
Sizler benim memurumsunuz diyor.
Memurluk görevlerinizi yaparak yerinize oturacaksınız.
Baskım ve müdahalem bana sadece itaat etmeyenlere değil, herkesedir.
İrade bende...
Siz de olmayacaktır diyor açıkça...
Bakınız ona el pençe divan duran, onun emirlerinden çıkmayanlara da müdahale ediliyor.
Neden?
Emrine uyulmuyor mu?
Uyuluyor.
Öyleyse niye kurultaydan adaylar çekiliyor?
Yoksa Ankara, Sucuoğlu'nu beğenmiyor mu?
Onun emirleri dışına mı çıktı?
Tayyib'in baş düşmanı sayılan CHP genel başkanı Kılıçtaroğlu ve İstanbul belediye başkanı İmamoğlu ile görüşme yaptığı için mi yoksa...
Evet.
Türkiye'nin müdahaleleri her zaman devam eder hale gelmiştir.
Susmak ve de kabullenmek olduğu sürece, bu şekilde de devam edecektir.
Yani Ankara, meydanı boş bulduğu sürece müdahalesini bu şekilde sürdürmüş olacaktır.
Neden her türlü baskıya susuluyor?
Ortada bir baskı ve tehdit varsa ki var, bunu dünyaya duyurmak gerekmez mi?
Bakınız bizlere garantör olduğunu söyleyen ve bu garantörlük için de imza koyan Türkiye, her şeyimize sahip olmak ve bizleri esareti altında tutmak istiyor diyerek dünya hukukunda haklarımızı neden almaya çalışmıyoruz.
Önce cumhurbaşkanı Akıncı'yı tehtid ettiler.
Ardından her türlü baskı yapılarak seçimleri istedikleri şekilde elde ettiler.
Şimdi de bir partinin kurultayına kadar da inerek baskıyı ve demokratik dışı hareketini göstermiş oluyorlar. Ki o parti, onlara hizmet eden, emir kulu olan bir partidir.
Onun başkan adayının bile belirlenmesine müdahale eden bir ülkenin garantörü var.
Bu garantör bunun için mi garantör oldu?
Hayır!
Ve ne acıdır ki kendi içimize her zaman müdahele ederek garantörlük hakkını bu şekilde çiğnemiş oluyor.
Garantörlük hakkını 1975' ten sonra çiğnemiş olan Türkiye, buraya her türlü yaptırımı uygulayarak bizleri herşeyimlz ile idaresine alıyor.
En büyük hak çiğnemesi nüfus olmuştur.
Yapılan nüfus müdahalesinin sonucunda azalan kimliğimiz karşısında seçimlerin sonuçları kendi lehimize değil, onların lehine hep sonuçlanır olmuştur.
Bir ülkenin nüfusuna müdahele etmek demek, o ülkenin insanını bitirmek demektir.
Garantör Türkiye'de bunu yapmış ve yapmaya da devam ediyor.
Ve ne acıdır ki buna seyirci kalınıyor.
Siyasal partiler, hiç bir hak arayışında bulunmayarak, yok olmamızı onaylayarak, bugün bu durumlara süratle gelmiş oluyoruz.
Hiç bir parti mecliste buna itiraz etmedi.
Avrupa insan hakları mahkemesine gitmedi.
Sadece seçilmeyi bilip, mecliste tüm bunlara boyun eğerek vekillik yapıyorlar.
Her neyse.
Gelelim yapılan müdahele kurultayına.
Müdahale yokmuş.
Gayet demokratik bir şekilde kurultaydan çekildiklerini söylüyorlar.
Vay be.
Topluma bunu yutturmaya çalışacaklar akılları sıra.
Ve toplum da yutmuş olacak.
Evet, Sucuoğlu öyle diyor.
Bizler partimizin yara almaması için adaylıktan çekildik.
Çekildik çünkü parti bölünmüş olacaktı.
Bu yüzden partimizi düşünerek çekildik.
Hani bir söz vardır kandır çocuğu da olacak.
Sucuoğlu'da öyle zannetsin.
Bal gibi de müdahele olmuştur.
Sevgili okuyucular, müdahaleler karşısında susmak, boyun eğmek demek, o toplumun artık yok olmasını kabul etmektir.
Sucuoğlunun partisi zaten bunu hep yapmış ve de kabul etmiştir.
Şimdi de partisine, kurultayına bu yapılmıştır.
Ve Sucuoğlu bunu da kabul ediyor.
Kendi partisi ve kurultayı için bile susuyor.
Yazık, çok yazık!
Anlaşılan genel seçimlerde ve belediye seçimlerinde de daha çok baskılar ve tehditler görmüş olacağız.
Kavgamız garantörün işgalini kabul etmek mi olacak?
Daha ne kadar susacağız?
Evet.
Sucuoğlu açıkça şunu bilsin ki blr gün gelecek o mecliste bir Kıbrıs türkünü bile göremeyecekler.
Hatta bu ülkede bir tek Kıbrıs türkü bile kalmayacaktır.
YAZIYA YORUM KAT