10 Kasım çarşamba akşamı saat 18:00'da Demokrasi ve İrade Platformu olarak Citroen ışıkların orada toplanarak yürüyüşümüzü inönü meydanında bitirdik. 

Evet, muhteşem bir kalabalık ve haykırış içerisinde oradaydık. Çoluk çocuk, genç, yaşlı, tek vücut halindeydik. Amacımız ve hedefimiz birdi. Evimize sahip çıkmak. Baskıya, tehdite karşı olduğumuzu göstermek. Yapılan her türlü müdahalenin bizleri korkutup da sindirmeyeceğini orada toplanarak teyit etmiş olduk. 

Bu memlekette demokrasiye ve iradeye karşı koyan Ankara'nın artık elini üzerimizden çekmesini dile getirdik hep bir ağızdan. Kavgamız evimizin her şeyi ile bizlerin iradesiyle, bizlerin meşruluğu ile olacağını ve kavgamızında devam edeceğini hep birlikte haykırarak göstermiş olduk. Yapılan eylemimiz burada bitmeyeceğini ve daha da devam edeceğini ve daha da güçlü bir şekilde geleceğimizi haykırarak dile getirdik. Getirmeye de devam edeceğiz. Haykırışımız, “Herkes İçin Demokrasi”, “Herkes İçin Özgürlük”, “Biat Değil Özgürlük”, “Müdahale Değil İrade, “Kıbrıs’ta Son Söz Kıbrıslılarındır” pankartları ile bir sel gibi döküldük. Yolumuz varolmaktır. Yolumuz kendi geleceğimize sahip çıkarak evimizin sahibi olduğunu göstermektir. Artık yeter diyoruz. 

Artık susmak değil, haykırıp meydanlara çıkmak için yola baş koyduk. Onurumuzu yerle bir etmelerine daha ne kadar susacağız. Hayır, mümkün değildir. Cumhurbaşkanlığında yaptıkları baskı ve tehditler sonucu bizlerin toplum olarak susup da yerimize oturacaklarını sanırlarsa yanılırlar. İşte yapılan baskı ve tehditler sonucu meydanda bunu kabul etmediğimizi de bu şekilde hep bir ağızdan haykırarak mücadelemizin devam edeceğini ve geleceğimizi de anacak bu şekilde birlik olarak yerine getireceğimizi göstermiş olduk. Birlik ve mücadele dedik ve demeye de devam edeceğiz. 

Evet, İnönü meydanında “Kıbrıs Türk toplumunun iradesinin görmezden gelindiğini, onurunun yerle bir edildiğini, demokrasisine belirgin şekilde müdahale edildiğini” açıkça dile getirdik. Müdahaleler nereden gelirse gelsin Kıbrıs Türk halkının hiçbir müdahaleyi hoş görmeyeceğini, kabul etmeyerek susmayacağımızı da ifade etmiş olduk.

Bizler toplum olarak, “Bu ülke farklı görüşte insanların birbirine hoşgörüyle baktığı, vicdanların ve akılların susturulamadığı bir ülke olduğunu, bundan sonra da böyle olmaya devam edecektir” diye kararlılığımız bir kez daha açıklamış olduk.“ Öz kaynaklarımıza her ne pahasına olursa olsun sahip çıkacağımızı ve her şeye rağmen üretmeye, ürettikçe var olmaya devam edeceğimizi” ifade etmiş olduk.

Bu ülke Kıbrıslılarındır.

Ve, “Biz varız. 

Buradayız. 

Biz çağdaş, laik, kendi ayakları üzerinde durabilen ve durma yeterliliğine sahip bir toplumuz. Toplumsal barış ve ilkesel birliktelik bu topraklarda bizler için demokrasimiz kadar önemlidir. Bu topraklarda kadın ve erkeğin eşit olduğu, tüm farklılıklara ve çevreye saygı duyulduğu, barış kültürünün hakim olduğu bir anlayışı var edeceğiz! Bunlar var oldukça biz de var olacağız! Kıbrıslı Türklerin uluslararası hukuk içerisinde yer alacakları daha yaşanası ve onurlu bir gelecek için mücadele etmeye devam edeceğiz. 

Bizleri uluslararası hukukun dışına itecek her şeyi şimdiden reddediyoruz!

Evet.

Demokrasi ve İrade Platformu olarak bu mitingimiz, irademizden doğan bu gücümüz ile tüm kesimleri ile birlikte örgütleyerek katılımcılıkla ve kolektif bir ruhla daha da büyüteceğiz. 

Bu ülkenin korkuya gömülmesine müsaade etmeyeceğiz, gölgelerin, karanlıklarda dolaşmasına izin vermeyeceğiz.”

Kavgamız varolmamız içindir. 

Çocuklarımız, torunlarımız içindir.