Herkesin gün içerisinde sıkıntı, moralsiz ve keyifsiz olduğunu biliyoruz. Genellikle gün içerisinde oluşan bu belirtilere bazı bireyler depresyon olarak tanımlamışlardır. Depresyon hafife alınmaması gereken ruhsal bir bozukluktur. Her 100 kişiden hemen hemen 20sinde depresyon görülebilmektedir. Depresyonda olan kişiler kendilerini aşırı kaygılı, stresli, umutsuz , moralsiz , baskı altında , olumsuz ve kendilerini bir boşluktaymış gibi hissederler. Bu hisler günlük yaşamı da büyük ölçüde etkileyebilmektedir.

Örneğin eskiden yapmaktan zevk aldığınız işlerinizi artık yapmak istemeyebilirsiniz. Gün içerisinde mutsuz, üzüntülü olan '' Ben depresyondayım'' diyen bir ok insanla karşılaşabiliyoruz. Peki depresyon ile üzüntü aynı mıdır diye bakacak olursak hayır aynı değildir. İkisi de birbirinden çok farklıdır. İnsan bir şeyi kaybettiğinde , almak istediği bir şeyi alamadığında üzüntü duyabilmekte ve bu da insanın doğası gereği hissettiği doğal bir duygudur. Depresyonda olan bir insan kendisini sürekli bir şekilde üzüntülü ve gelecekle ilgili kaygılı hisseder. Araştırmalara göre kronik hastalığa sahip bireylerde depresyo  istatiksel olarak daha sık görülmektedir.

Depresyonun nedenine bakacak olursak yaşanılan pek çok sorunun ardı ardına gelmesi depresyonu tetiklemiştir. Örneğin işten çıkarılmışsınız ve iş bulamayıp ihtiyaçlarınızı karşılayamamanız gibi oluşan hayat deneyiminiz gibi pek çok nedenin bir araya gelmesiyle depresyon oluşabilmektedir. Son olarak herkesin bilmesi gereken en önemli nokta ise yaşadığı depresyonun kendi suçu olmadığıdır.

Avusturyalı bir psikolog der ki:

''Sizi doğal olarak üzen bir şeyi, depresyona dönüştürmenin en etkili yolu, başınıza gelen şey için sadece ve sadece kendinizi suçlamaktır.'' Dorothy Rowe