Dur diyeceğiz!
Yıllarca ülkede müdahaleler yaşanıyor.
Hem de her seçim dönemlerinde!
Bunları neden inkar edelim ki?
Neden susalım?
Neden bunları yazamayalım?
Neden?
Ülkemize, irademize neden sahip çıkmayalım? İrademizi savunan adayların yanında neden olmayalım?
Olacağız ve de yazacağız.
Evet.
Baskılara tehditlere boyun eğmek toplumlara yakışmayan, kabul edilmeyen gerçeklerdir.
Bir toplumun bağımsızlığı o toplumun geleceği onun elinde, onun iradesinde olması gerekendir.
Baskının, tehdidin altında yaşmak ve de varolmak kesinlikle mümkün değildir.
Evet, toplum olarak bunu en iyi yaşayan yine bizleriz.
Baskının ve de tehdidin her türlüsünü bu toplum yaşamıştır da bunu kabul etmeyen siyasilere ne diyelim bilmiyorum.
Halbuki gerçekler ortadadır.
Susmak ve sinmek niye?
Geçmişte sizlerin parti adaylarına da yapıldı tüm bunlar.
Hatırlayın Ahmet Mithat Berberoğlunu.
Onu ölümle adaylıktan çekmediler mi?
Ve daha nicelerini.
Bunları unutmak siyasi anlayışla sığmaz.
Bunlara gözlerimizi kapatarak topluma sahip çıkamayız.
Evet bugün de sırada AKINCI var.
Onu da ölümle tehdit ettiler.
Peki ya elçiliğin seçim karargâhına çevrilmesine ne demeli?
Peki ya yine askerî beyaz evinde yemek veren ve sözde yemek diyen elçiliğin siyasi partiler ile ne işi vardı?
Tabiki de müdahale, tabiki de emir yağdırmaktı.
Bunları istedikleri kadar inkar etsin o yemeğe katılan siyasi partiler.
Kimse onlara inanmaz.
Bu toplum eski toplum değildir.
Kimin ne olduğunu neler çevirdiğini biliyor. Artık bu ülkede, rumcu diye itham edilen parti yalanlarının dönemleri de geçmiştir.
Baskılar yeni değildir bu topluma!
Özellikle Türkiye'den gelen ve de tehditler yağdıran yine TC değil miydi?
Aman ha sakın sola oy vermeyin, çünkü sizleri gemilere koyup da gönderirler diyen yine onlar değil miydi?
Gariban Karpaz'da yaşayan ve her bir şeyde mahrum bırakılan TC seçmenlerini tehdit etmediler mi?
Onları her zaman oy potansiyeli olarak kullandılar.
Seçme haklarını baskıyla, tehditle almadılar mı?
Bakınız, halen daha tehditler yaşanıyor.
Serdar Denktaş, bunu açıkça dile getiriyor. Seçmen üzerinde baskı ve tehdit yapıldığını söylüyor. Hatta o kadar da ileri gidiyorlar ki çocuklarıyla bu insanları tehdit ettiklerini söylüyor.
Tehditler ve de bu topluma yapılanlar elbette ki unutulmaz, hatta bunları söylemeyiz, yazmayız, diye de düşünüyorlarsa yanılırlar.
Bir ülkenin ayakta durması için muhakkak yapılanlara karşı durulması gerektiğini bildiğimiz için gerçekleri yazmamız şarttır diyorum.
Evet, ayni şekilde bu gerçekleri dile getiren blr basın yayın organımızı (Havadis gazetesini) korkutup sindirmek için Lefkoşa'nın TC elçiliği dava açıyor.
Açıkçası bu da bir yayın organına karşı müdahaledir.
Ya peki Afrika gazetesine yaptıkları saldırıya ne demeli.
Evet.
Geçmişten bugüne hep saldırı, hep müdahale.
Ve.
Ölüm tehditleri.
Şimdi de sırada Mustafa AKINCI, öyle mi?
Yetmedi mi?
Bitmedi mi?
Bitecek.
11 Ekim günü, halk artık sizden korkmadığını gösterecek.
Onuruna sahip çıkacak.
Size dur diyecek!
YAZIYA YORUM KAT