GAÜ akademisyeni Akyar, 2020- 2021 uluslararası ilişkiler ve dış politikada Türkiye konusunu değerlendirdi
Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslararası ilişkiler Bölümü Öğr. Üyesi, GAÜ Uluslararası Diplomasi Okulu ve Güv. Arş. Mrk. Direktörü Yrd. Doç. Dr. M. Sadık Akyar, 2020 yılındaki Türk Dış Politikası; genel, bölge, ülke ve akt
Akyar tarafından 2020 yılında gerçekleşen ve 2021 yılında ki beklentileri kaleme aldığı “Almanak” ile dönemi değerlendirdi. Akyar açıklamasında; “İnternetin yaygın olarak kullanılmaya başlandığı yıllara kadar hemen her alanda geçmiş yılın değerlendirilmesi, önemli olayları “Almanak” adı altında yayınlanırdı. Bazı yayın kuruluşlarının bu alanda yaptıkları çalışmalar yüksek kaliteli kağıtlara basılarak gösterişli kutular içerisinde dağıtımı yapılırdı. Yani almanak çıkarmak aynı zamanda bir prestij alametiolduğu belirtildi.” “Almanak, bizim Saatli Maarif Takvimi’nin batıda kullanılan versiyonu olarak tarif edilebilir. Yani aslında gelecek yılın önemli meteorojik ve astroloji olaylarının gösterildiği bir takvim idi. Ancak zaman içerisinde geçen yılın değerlendirilmelerin yapıldığı aktiviteler de çeşitli konularda olmak üzere almanak adı altında toplanmaya başlandı” dedi. Akyar; Türk dış politikası hakkında yaptığı değerlendirmelerde; “Öncelikle Covid-19 tüm dünyayı etkilediği gibi Türkiye’yi de başta ekonomi olmak üzere her alanda etkilemiştir. Bununla birlikte Türk dış politikasının 2020 yılında boyu çok uzamıştır. Türkiye; Azerbaycan’dan Katar’a, Suriye’den Afrika’ya, Doğu Akdeniz’den Libya’ya kadar geniş bir coğrafyada varlık göstermiş ve göstermeye devam etmektedir. Tabi burada boyunun uzamasından maksadımız, bu bölgelerde çözümsüzlük ve çatışmalar nedeniyle kaybedilen gayret, zaman ve kaynaklara yöneliktir. Özellikle bu politikada Doğu Akdeniz kilit bir pozisyonda bulunmaktadır. Çünkü Doğu Akdeniz ve Kıbrıs politikaları; başta Suriye ve Libya olmak üzere diğer bölgelerdeki gelişmeler için bir geçiş oluşturmaktadır. Bu bölgede başta Suriye, İsrail ve Mısır gibi ülkeler ile yapılacak yumuşama ve temas konuları Türk dış politikasının boyunu kısaltacaktır” ifadelerini kullandı. “T.C. Dışişleri Bakanlığı tarafından son iki yılda dış politika “Sahada ve Masada Güçlü Diplomasi” mottosu üzerine kurulmuştur” “Türkiye sahada özellikle Libya ve Kafkasya’da önemli gelişmeleri gerçekleştirmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri yurt dışında kendisine tevdi edilen tüm görevleri yerine getirmiş, yani bir anlamda askeri hedeflere ulaşılmıştır. Ancak siyasi hedeflere ulaşıldığı konusunda aynı konuları tam olarak belirtemeyebiliriz. Bu nedenle Türkiye diplomasi alanında sanki yeni açılım ve gelişmelere ihtiyaç duymaktadır” Dış politikada 2020’ye damgasını vuran konulardan birisinin ayrışma olduğunu ifade eden Akyar; “Maalesef ülkemiz dış politika konularında dahi ayrışmaktadır. Bunun nedeni ise iç politikadan gelmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de dış politika ve iç pollitika konuları arasında sıkı bir bağlantı vardır. Hatta iç ve dış politika için genellikle “siyam ikizi” kavramı kullanılır. Yani birisi olmadan diğeri yaşayamaz. Bir de dış politikada önemli olan konulardan birisi de “söylem” dir. Maalesef bu alanda problemler yaşanmaktadır. Çünkü yine İç politika kapsamında, dış politikada izlenen bu söylem konusu nedeniyle bazen ekonomimiz dahi zarara uğramaktadır. Türkiye’nin 2020’de genel olarak dış politikada “hard power-sert güç” kullanarak istediklerini aldığını belirtebiliriz. Yani TSK bu konuda başarılı olmuştur. TSK’nin Covid-19’un başlangıcından bugüne kadar uyguladığı harekat emniyeti tedbirleri ile, birliklerini koruması ve operasyon faaliyetleri ile başta NATO ve BM ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmesi önemlidir. Bu konu önemli bir özellik olarak dikkat çekmiştir. Ancak kanatimizce artık “soft power-yumuşak güç” diplomasinin de kullanılma zamanı gelmiştir. Yine bu dönemde dikkat çeken diğer bir konunun hem dış politika hem de kamu diplomasisi alanında Covid-19 koruyucu ekipmanları ile ilgili yapılan yardımlar olduğunu belirtebiliriz. Türkiye salgının başından itibaren yaklaşık 60’dan fazla ülkeye yardım etmiştir” dedi. Bölgelere göre değerlendirmelerine devam eden Akyar, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs politikası ile ilgili olarak yaptığı açıklamalarda; “Doğu Akdeniz’de artık hem Türkiye hem de KKTC’nin hak menfaatlerinin korunacağı yönündeki kararlılık tüm dünyaya gösterilmiştir. Özellikle petrol araştırma; petrol arama ve askeri gemileri ile ilgili Yunanistan ve Türkiye’nin karşılıklı NAVTEX ilanları dikkat çekmiştir. Daha önce bir nevi askeri angajman kuralı olarak kullanılan NAVTEX uluslararası ilişkiler literatür ve diplomasi uygulamalarında yeni bir boyut ve araç olarak kullanılmaya başlanmıştır. Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve GKRY özellikle AB’yi konuya dahil etmeye çalışmış ve bir ölçüde de başarılı olmuşlardır. Özellikle Fransa, başta Afrika ve Libya’da politikalarının Türkiye ile çakışması nedeniyle Doğu Akdeniz politikasına dahil olmuş ve her fırsatta Türkiye’nin karşısındaki kampta yer almıştır. Kasım 2019’da Türkiye ve Libya arasında imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırılması anlaşmasının bir benzeri 6 Ağustos 2020’de Yunanistan ve Mısır arasında imzalanmıştır. Türkiye ve Libya arasında imzalanan anlaşma 02 Ekim 2020 tarihinde BM Genel Sekreterliği tarafından kayıt altına alınmıştır. Aslında BM kuruluş amaçları (102nci madde) doğrultusunda şeffaflık ilkeleri gereği kayıt altına alınan bu anlaşma maalesef Türkiye’de yanlış anlaşılmış veya bazı kesimler tarafından adeta bir zafer gibi yansıtılmıştır. Ancak aynı çevreler 23 Aralık 2020’de Yine BM genel Sekreterliğinin Yunanistan ve Mısır arasında yapılan benzer anlaşmanın kayıt altına almasını gözardı etmişlerdir. Sonuç olarak Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasındaki uygulamalarının başarılı olduğu ve amacına ulaştığını söyleyebiliriz. Kıbrıs’da KKTC ile birlikte atılan Kapalı Maraş’ın kısmen açılması hamlesi ve 18 Ekim’de yapılan seçimler sonucunda iki devletli çözümü savunan Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi önemli gelişmeler olarak göze çarpmaktadır” dedi.
HABERE YORUM KAT