Hayret ki ne hayret!!
Yıllardın siyaset yazmaya başladığım günden itibaren hep savunduğum ve arkasında durduğu bir tanım vardır.
‘’Bizler sandığa giderken bizi yönetecek kişileri değil, başkası adına bizi yönetecek kişileri seçiyoruz’’diye.
Bu sözlerimin arkasındayım ve de bu söylemim tüm siyasi partiler için da geçerlidir.
Sn.Sibel Siber benim yukarıdaki tespitimi destekleyen bir yazı paylaştı.
Onun bu tespitlerini aynen sizlerle paylaşmak istiyorum.
SİBEL SİBER
1-KKTC’de uygulanmakta olan Parlamenter sistemde meclis ve hükümet arasında kuvvetler ayrılığı yoktur. Bu yapıda, Parlamentoya karşı sorumlu bir hükümet modelinden bahsedemeyiz. Tam tersi, bizde Meclis hükümetin kontrolündedir.
2- Meclis, ne yasama ne de denetim faaliyetlerini gerektiği gibi yapamıyor. Meclis’in açılması da, yasa çalışmaları da, denetim de hükümet iradesindedir. Hükümet izin verdiği ölçüde Meclis bu görevlerini yerine getirebilir ancak.
3- Yasalara uyakla yükümlü sadece vatandaş değil. Meclis ve Hükümet de uymak zorunda ama maalesef mevcut yapı Anayasa’ya ve yürürlükteki mevzuata aykırı yasaların ve yine bakanlar kurulu kararlarının geçmesine engel olamıyor. Mevzuat dairesi yetersiz. Savcılık makamının yasa ve bakanlar kurulu kararları ile ilgili yetkileri, sadece görüş vermekle sınırlı. Bu nedenle hukuk dışılık diz boyu. Hükümet ile savcılık arasındaki ilişki, tam bir hukuk devleti kurallarının gerektirdiği gibi değil.
4- Sonuç olarak bu yapı sürdürülebilir değil. Devletin en üst organlarında durum böyle ise bu değişmeden mevcut yapıda iyileşme bekleyemeyiz. Mevcut sistemden edindiğim deneyime göre, ya mevcut sistem işlevselliğini artıracak şekilde iyileştirilmeli ya da daha
İtiraf edilen; Meclis ve Hükümet Anayasa ve yasalara aynen vatandaşlar gibi uyması gerekirken seçilmiş ve göreve gelmiş olanlar kendilerini hem Anayasanın hem de yasaların üzerinde görürler.
YAZIYA YORUM KAT