İlişkide yanlış anlaşılmalar ve çözümleri
İlişki, başlı başına bir iletişim ve paylaşım sistemidir. Her ilişkide sorun yaşanır. Anlaşmazlık ve çatışma evliliklerde yaygın olarak görülen bir durumdur. Evlilik çatışması, birbirine zıt ya da bağdaşmayan gereksinim, hedef ve beklentilerden kaynaklanan uyuşmazlık ya da anlaşmazlıklar bütünüdür. Grych ve Fincham (2001), evlilik çatışmasına verilen önemin, zihinsel, fiziksel ve aile sağlığı ile ilgili unsurlar göz önüne alındığında anlaşılabilir olduğunu dile getirmiştir. Çözümlenemeyen evlilik çatışması pek çok sağlıksız durum ile ilişkilidir. Evlilik çatışması ayrıca evlilikten alınan doyumu olumsuz etkilemekte, bireysel iyi oluş halini bozmakta, çocuklar üzerinde çeşitli duygusal ve davranışsal sorunlara yol açabilmektedir. İki kişi aynı evde yaşamak üzere bir araya gelirken, alışkanlıkları, kişilik özellikleri ve geçmiş ilişki deneyimleri gibi birçok şeyi de beraberinde getirmekte, dolayısıyla evlilik süreci başından itibaren pek çok zorluğun yaşanmasına neden olabilmektedir. Eşlerin birbirlerinden farklı rol beklentilerine sahip olmaları, ekonomik sorunlar, yetersiz iletişim, akrabalara ilişkin sorunlar, cinsel sorunlar, eşler arasında çocukların büyütülmesi ve disiplini ile ilgili fikir ayrılıkları sık görülen çatışma konularındandır. çatışma mutlak olumsuz sonuçları olan bir durum olarak değerlendirilmez. Ancak yapıcı problem çözme becerileri kullanılarak çatışma durumunun üstesinden gelinebilirken, yapıcı olmayan problem çözme yaklaşımının sürdürülmesinin evlilikte artan sorun hatta dağılmalara yol açabileceği bilinmektedir. Bir başka deyişle çiftler arasındaki anlaşmazlıklar yetersiz bir şekilde yönetilmiş ise evlilik çatışmasından söz edilebilir.
Peki, neden boşuna kürek sallıyoruz? Acaba çözüm önerilerimiz işlevsel mi? Gelelim en çok kullanılan yöntemlere ve bunlar kullanışlılığına.
PROBLEMLERİ ZAYIFLIK OLARAK ALGILAMAYIN, KABUL EDİN
Sorunların bireyler tarafından ret ve kabul edilmesi de bireylerin sorunlara bakış açısına bağlıdır. Bazıları problemden söz etmeyi zayıflık sayarken, bazıları da problemi kabullenip çözüm yolunu araştırmayı seçebilirler.
Bunalıma Neden Olan Durumlar
§ Uzun süreli ayrılıklar
§ Bulaşıcı veya tedavisi mümkün olmayan hastalıklar
§ Büyük miktarlarda borçlanma veya iflas etme
§ İşsizlik ve parasızlık
§ Alkol, uyuşturucu madde, kumar bağımlılığı
§ Çocuk sahibi olamama
§ Eşlerden birinin ölümü
§ Cinsel uyuşmazlıklar
§ Fiziksel ya da zihinsel anormallikleri bulunan çocuk sahibi olma
§ Yaşlılığa geçiş dönemi
Bunalım yaratan konuları çözüme kavuşturmak için sebeplerin iyice irdelenmesi bazı sorunların doğal kabul edilmesi (ölüm, hastalık, kaza), yardım alınabilecek kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapılmasını gerektirmektedir. Sorunların ertelenmeden konuşulması, tanımlanması ilişkilerin sağlıklı yürütülmesinde etkilidir. Çözümü bulunamayan sorunlarda uzmanlara başvurulmalıdır.
O DEĞİŞMELİ!
İlişki ve evliliklerde sorun çözümü için ilk çıkmaz ve tanıdık nokta karşı taraftır. Gelen çiftler genelde sorunu eşlerinde bulurlar. Kadınlar, erkeklerin ilgisizlik ve sorumsuzlukların yakınırken, erkekler kadınların çok konuşması ve memnuniyetsizliğinden yakınırlar. Erkeğe göre kadın sussa, çok şey istemese sorun çözülecek iken kadına göre erkek ilgilense, sevgi gösterse konu kapanacaktır. Aradaki nedensellik yok sayılmaktadır. Belki de erkek ilgisiz, sevgisiz ya da dinlemeyen bir kişidir ki kadın fark ettirmek için söyleniyordur, belki de kadın söyleniyor diye erkek işe yarayacağını düşündüğü için ceza kesercesine ilgisiz, sevgisiz ya da dinlemeyen bir durumdadır. Yani kısacası çoğu insan çözüm sandığı şeyin sorunu büyüttüğünü veya sürdürdüğünü fark edemez. Değişim karşılıklı olmalıdır. Aksi takdirde karşılıklı beklentiler çözümsüzlüğe dönüşür. Çünkü kişi, değişimi eşindeki değişikliğe bağlamaktadır. Diğer eş ise değişimi aynı şekilde karşı tarafa bağlamaktadır. Adım atmak güçtür.
KONUŞMAK NE MÜMKÜN!
Evlilikte sorunu başlatanın sorumluluğu kadar bu sorunu devam ettiren de bir o kadar sorumludur. Yani, başlatıcı ile sürdürücü arasında çok fark yoktur. Sorunlar için arkeolojik kazı yapmaya gerek yoktur. Bu sadece havada bir tartışma çıkarır, tartışmalar uzar ve artık tartışmaktan kaçar hale geçirirsiniz. Bu durum genelde, KONUŞAMIYORUZ olarak tanımlanır. Aslında sorun konuşamamaları değil, konuşmayı bilmemeleri ve yanlış yöntemlerle çözmeye çalışmalarıdır. O halde esas sorun evlilikte değil, çözüm yöntemlerini bilmemektir. Şu şekilde dersek yerinde olacaktır: Kavga anında ‘’birbirlerini karşısına alan çiftler mutsuz sorunları karşısına alan çiftler mutlu çiftlerdir. Ayrıca sadece insan olmaktan kaynaklanan farklılıkların yanı sıra, kadın ve erkek olmaktan kaynaklanan farklılıkların bilincinde olmamak da beklentileri artırıyor. Siz sorun çözme yöntemini bilmediğiniz sürece, partner değişimi çatışma yoğunluğunu belki azaltır ama kökten çözüm sağlamayabilir.
ZİHİN OKUMA
Çiftlerin en büyük yanılgıları ise birbirinin zihnini okumasıdır. Eşine soru soramayan, sorup cevap alamayan kişi, soruların cevapsızlığından rahatsızlık duyduğu için kendisi cevaplamaya başlar. Zihninde oturtamadığı her şey onda rahatsızlık yaratır. Bu nedenle zihin okumaya başlar. "Zihin okuyucusu" bir diğerinin gerçek hislerini nadiren anlayabilir. Zihin okuyup karşısındakine söylemese de baştaki zihin okuma bütün iletişime damgasını vuracak ve konuşmayı, davranışları az da olsa etkileyecektir. Buna bağlı olarak zihni hatasız okuduğunu düşünerek hareket edecek, hem kendine zarar verip karşısındaki anlamayacak hem de anlayamadığı için karşıdakinin söylediklerini dikkate almayacaktır. Sonra ise kendi kendine karşıdaki adına cevaplar verecektir. Bu cevaplarımız ise, algımız, duygumuz ve beklentilerimiz ile şekillenir. Buna ister ön yargı, ister su-izan diyelim, neticede muhatabımız, belki de hiç düşünmediği şeyleri "düşünüyor" varsayımıyla yargısız infaza tabi tutmaktan başka bir şey yapmıyoruz. Zihin okumanın önüne geçmek için neler yapmalıyız peki? Sabırlı olmalı, karşıdakini dinledikten sonra konuşmalıyız. Asla yargılamamalıyız.
EŞİNE TEŞHİS KOYMAK: O BİR HASTA
Eşinizle yaşadığınız sorunu onun kişiliğinden kaynaklanan bir bozukluk olduğunu düşünür, ona bu etiketi yapıştırır ve çevrenizdekilere de bu şekilde yansıtırsanız sonrasında hasta biriyle evlilik sürdürmek için kendinizi ikna etmek zorunda kalırsınız. Bunu düşünerek evlilik sürdürürseniz zaten kişi de size karşı ‘’tuhaf’’ bir hale girecek ve zaten sonunda hasta bir kişilik haline girecektir. Unutmayın bu tanıyı sadece psikolog ya da psikiyatr unvanlarını almış kişiler koyabilirler. Eşlerin birbirini hasta olarak değil de ilişkiyi hasta olarak kabul etmesi gerekir.
PEKİ, EŞLER NE İSTER?
EŞLER NE İSTER?
- Gözlerinin içine bakarak konuşmanı,
- Onu dinlemeni,
- Gün içinde hoşuna gidecek mesajlar yollamanı,
- Buluşmak, vakit geçirmek için can atmanı,
- Seksi olduğunu hissettirmeni,
- Yürürken, bir şey seyrederken elini tutmanı,
- Kucağına başını koyduğunda saçlarını okşamanı,
- Eve gelirken ufak bir hediye veya sevdiği bir tatlı almanı,
- Sık sık öpmeni, sarılmanı,
- Küçük jestler yapmanı,
- Her zaman dürüst olmanı,
- Kendine özen göstermeni,
- Ona masaj yapmanı,
- Yorgun olduğunu gördüğünde yardım önermeni,
- Onu sevdiğini söylemeni,
- Onunla gurur duymanı ve bunu dile getirmeni,
- Öğlenleri iş arasında onunla yemek yemeni,
- Hobilerini paylaşmanı,
- Ona şarkı dinletmeni,
- Onun için yemek yapmanı,
- Daha az eleştirmeni, daha fazla takdir etmeni,
- Hafta sonu onun sevdiği aktiviteler yapmayı önermeni.
Hatırlatmalıyım ki ilişki bir çocuk gibidir. Ne kadar iyi beslerseniz o kadar iyi gelişir.
Aşağıda eklemiş olduğum testi eşinizle ayrı ayrı çözerek ilişkinizdeki hoşnutluğunuzu ölçebilirsiniz. Zaman almayacak, 13 soruluk bir test. İlişkinizden ne kadar hoşnut olduğunuzu aşağıdaki her kategori için 0’dan 6’ya kadar (en kötü = 0, en iyi = 6) bir puan vererek değerlendirin. Sonra bu puanları toplayın.
- 1. İletişim ve açıklık (şeffaflık)
- 2. Çatışmaları ve tartışmaları çözümleyebilmek
- 3. Para konularını ele alış
- 4. Cinsel tatmin
- 5. Dinlenme ve hobiler için ayrılan zaman
- 6. Ev işlerini ve diğer sorumlulukları paylaşmak
- 7. Çocuk büyütmek*
- 8. Sevgi ve ilgi
- 9. Arkadaş ve akrabalarla ilişkiler
- 10. Duygusal yakınlık ve samimiyet
- 11. İlişkinizdeki rolünüzden tatmin
- 12. Eşinizin ilişkinizdeki rolünden tatmin
- 13. Genel olarak ilişkinizden tatmin
- Eğer çocuğunuz yoksa bu kategoriye 13’üncü soruya verdiğiniz puanı verin.
- Sonuçların değerlendirilmesi:
- 0 – 15 aşırı hoşnutsuz
- 16 – 30 orta derecede hoşnutsuz
- 31 – 45 biraz hoşnutsuz
- 46 – 60 biraz hoşnut
- 61 – 75 orta derecede hoşnut
- 76 – 78 aşırı hoşnut
YAZIYA YORUM KAT