Kamu yönetimi hesap verebilir olmalıdır
Demokratik bir toplumda egemenliğin halka ait olması esastır ve bu nedenle seçilmiş veya atanmış olsun, bir bütün olarak kamu görevlilerinin ve kamu kurumlarının, faaliyetlerine ilişkin olarak, doğrudan veya dolaylı bir biçimde, halkın önünde hesap vermeleri gerekir.
Bu bağlamda, hesap verebilirlik, kamu gücünün ve kamu kaynaklarının kamu yararı doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığının sorgulanabilmesi için uygun mekanizmalar kurmayı amaçlamaktadır. Bu yönüyle hesap verebilirlik, modern demokratik yönetimlerin ayırt edici bir özelliği ve kamu yönetiminin tamamlayıcı bir unsuru olarak görülmektedir.
Klasik kamu yönetiminde, kurallara ve hukuka uygunluk temelinde yapılan kamusal denetim ve hesap verebilirlik, yeni kamu yönetimi anlayışı ile birlikte, verimlilik, performans, sonuçlar, rekabet, kalite, esneklik ve sürekli iyileştirme ekseninde düşünülmeye başlanmıştır. Yeni anlayışta hesap verebilirlik, önceden belirlenmiş performans hedeflerinin ne derecede gerçekleştiğini değerlendirmeye yönelmiştir. Bu sağlamak üzere hesap verebilirlik anlayışı; hedeflerle beklentilerin önceden açık olarak belirlendiği, değerlendirme ölçütlerinin somut bir biçimde önceden ortaya konduğu, sonuçlar karşısında uygulanacak yöntemlerin önceden açıklandığı, yönetsel eylem ve işlemlere yönelik bir hareket esnekliğinin sağlandığı bir model kurmaktadır.
Kuzey Kıbrıs'ta İngiliz Sömürge Yönetimi döneminden miras olarak alınan kamu yönetimi zaman içinde hesap verebilirlikten uzaklaşmıştır. 1990 yılından sonraki devrede kamu yönetimini denetlemek ve hesap sormakla görevli kurumlar sürekli olarak zayıflatılmış veya işlevsizleştirilmiştir.
Kamu yönetimini mali yönden denetlemek üzere anayasal olarak bağımsız şekilde oluşturulan Sayıştay Başkanlığı, "personel azlığı, bütçe yetersizliği" gibi gerekçelerle kamuyu denetleyememektedir. Yaptığı denetimler de çok uzun sürelerle gerilerden gelmekte ve sadeve bu nedenle bile anlamını yitirmektedir.
Bunun yanında Ombudsman müsessesi, kurulduğunbdan bu yana sadece son dönemde varlığını hissettirmiş, önceki dönemlerde etkisiz olmuştur. Bir de Başbakanlık Denetleme Kurulu vardır. Bu kurulun şimdiye kadar herhangi bir denetim yaptığı görülmemiştir.
Kamunun hesap verebilir olmasında Başsavcılık da önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde Başsavcılık makamının bu amlamda yürüttüğü çalışmaların yetersiz olduğu ortadadır. Hatta yapılan bazı denetimlerde ortaya çıkan sonuçların yargıya taşınması ve hesabının sorulması noktasında sürecin tıkanıp ilerletilmesinin önüne geçildiği kurum olarak naılmaktadır.
Bu yapıyı, sistemin sahipliği rolünden sıyırarak, araçsal bir mekanizmaya dönüştürecek bir reform stratejisi izlenmeden ve devletin demokratikleşmesi sağlanmadan, iyi niyetle başlayan tüm reform hareketlerinin ve dolayısıyla hesap verebilirlik mekanizmalarının sonuçsuz kalması kaçınılmazdır. Bu nedenle kapsamlı, bütüncül ve sürdürülebilir bir reform stratejisi için “devletin demokratik meşruiyet ilkesine göre yeniden yapılandırılması” bir zorunluluk olarak ortada durmaktadır.
YAZIYA YORUM KAT