Bir tarafta BM kararları doğrultusunda son gelinen aşamada 11 Şubat belgesine dayalı sürdürülen görüşme sürecini sonlandırmak için hareket eden ve halkının büyük bir çoğunlukla seçtiği Cumhurbaşkanı (lider) Akıncı.

Görüşme sürecini artık iki lider arasında değil tüm tarafların bir arada çözülebileceği yani 5’li konferansın toplanması noktasına taşımış bir lider.

Her ne kadar sonuca ulaşılmasa da çözümsüzlük noktalarının özetlendiği ve BM genel sekreteri Gutteres’in adı ile anılan bir belge ortaya çıkmıştır. Tarafların bu konuları çözmesi halinde yeniden Konferans çağrısı yapacağını söyleyerek süreci sonlandırmıştır.

Yeniden beşli konferansın toplanması için de görüşmeler devam etmektedir.

Cumhurbaşkanı da her fırsatta BM kararları değişmediği süreç içerisinde sadece federasyonu görüşeceğini açıklamaktadır.

Hükumetin değişmesi ile birlikte yeni Hükumet başkanı önce kendi Hükumetlerinin artık federasyon değil iki devletli çözüm görüşeceklerini, bu konuda da Cumhurbaşkanına ayar vereceklerini söylemekte. Dışişleri bakanının BM kararlarına rağmen kapalı Maraş bölgesini KKTC yönetiminde açma yönünde irade ortaya koymaktadır. Adada rahatça görüşebileceği BM temsilcisini yurt dışından telefonla arayarak “Eğer uluslararası aktörler, sadece ilgili taraflara çağrıda bulunarak Kıbrıs görüşmelerinin kaldığı yerden devam etmesini, müzakerelerin sürdürülmesini isterse size şunu garanti edebilirim ki bu olmayacak “demesi alenen cumhurbaşkanına saygısızlık ve meydan okumadır

Bütün bunlara ek olarak

Egemen Bağış’ın, Kıbrıs cumhuriyetinin AB üyesi olduğunu. Bu kararla tüm Kıbrıs’ın AB üyesi olduğunu ve kuzeydeki durum nedeniyle muktesebatın askıya alındığını herkesten çok bilmesine rağmen AB’nin KKTC’nin varlığını ve egemenliğini tanımamasını “kabul edilemez” olarak değerlendirmesi.

TC cumhurbaşkanı yardımcısının adaya gelip cumhurbaşkanı ile görüşmeyerek protokolde üçüncü sırada olan başbakan ile görüşmesi

Bütün bunları alt alta koyarsak

Rum liderin çözüm istemiyor ve alenen süreci baltalıyor.

Türkiye ise bu davranışı ile çözümü istemediği açıkça ortaya koymaktadır

KKTC’de de yapmaya çalıştığı çözüm isteyen lider ve Kıbrıs halkını piyon hükumetlerle sindirmektir.

Sonuç olarak Anastasiyadis halinden memnun Tüm Kıbrıs’ın tanınmış Cumhurbaşkanı ve AB üyesi bir ülke.

Türkiye adanın Kuzeyini egemenliğini gerek nüfus, gerek toprak gerekse sermaye olarak elinde bulunduran bu şekilde Akdeniz’de söz sahibi olan bir ülke olarak çözümü ancak kendi çıkarları doğrultusunda kabullenebilecek bir ülke.

Ancak bütün bu gerekçeler Türkiye’ye Kıbrıslının büyük bir çoğunlukla seçtiği Cumhurbaşkanını aşağılama veya baypas etme hakkını vermez.

Türkiye’nin bu davranışına destek veren şimdiki Hükumete de hiç mi hiç yakışmaz.

Bu davranışlar nedeniyle yıllardır bizleri böl yönet metoduyla ayrıştıran İngiliz’den ne farkınız olur.