“Kollarımız, saçlarımız denize düşen havan topunun kıvılcımlarıyla yandı”
Kıbrıs Barış Harekatı’na katılan Bozcaadalı gaziler, o günleri anlattı… 19 Temmuz 1974’te Mersin’den Girne’ye gelen Türkiye askerleri arasında olan Erdoğan Şenol, “Ertuğrul” adlı gemide görevliydi
Hazırlayan: Furkan Uysal
“Ben çıkarmanın ilk günü karaya çıkmadım, gemiden ateş açtık... Denize havan topları gelmekteydi. Kollarımız, saçlarımız denize düşen havan topunun kıvılcımlarıyla yandı”… Bu sözler Kıbrıs gazisi Erdoğan Şenol’a ait…
18 Temmuz 1974’te Mersin’den hareket edip, Girne’ye “Ertuğrul” gemisiyle geldiler…
“Çok insan kurtardım” diyor Şenol… Hayatını kurtardığı insanlar arasında arkadaşı Sinan da vardı. O günleri Erdoğan Şenol anlattı:
SORU: Kıbrıs Barış Harekâtı’na ne zaman katıldınız?
ŞENOL: 18 Temmuz 1974’te Mersin’den hareket ettik. Bizi Generaller, albaylar, subaylar dönemin Diyanet İşleri Başkanı dualarla uğurladılar.
SORU: Savaşa katıldığınızı biliyor muydunuz?
ŞENOL: Savaşa gittiğimizi 2 hafta evvel anladık, Mersin’e asker geldiğinde. İlk baş çıkarma yaptık. Sabaha karşı 10’da Girne’deydik. Ateş emri geldiğinde gemilerden ateş açtık. Gemimizin adı Ertuğrul idi. Gemiden ağ yardımıyla inenleri biz gemimizden tutuyorduk. Hava çok sertti, ağa ayağa takılan askerleri kurtardığımı hatırlıyorum. Çok insan kurtardım. Bir baktım kurtardıklarımın arasında Sinan, ayağı ağa takıldı kafası yere ters gelince ben onu hemen düşerken kucakladım, eğer tutmasaydım belini kırabilirdi. (Sinan; Bozcaadalı diğer bir gazi) Sinan’ın savaşa gittiğinden haberim yoktu.
SORU: Çıkarmanın ilk günlerinde veya düşmanla ilk temasta duygularınız neler oldu?
ŞENOL: Ben çıkarmanın ilk günü karaya çıkmadım, gemiden ateş açtık. Denize havan topları gelmekteydi. Gemimizin yanlarına onlarca bomba düştü. Eğer bize isabet etseydi, cephane yüklü olduğumuz için gemimiz batabilirdi. Kollarımız, saçlarımız denize düşen havan topunun kıvılcımlarıyla yandı. Gemimizde telsizimiz yoktu, çok sıkıntılı saatler yaşadık. Biz sürekli büyük gemilerden asker alıp karaya çıkarmakla görevliydik.
SORU: Savaş içinde olmak soydaşlara yardım etmek içinizde nasıl duygular uyandırdı?
ŞENOL: Öleceğimizi bile bile dualarla cesurca gittik. Rumların soydaşlarımıza yapmış olduğu zulümlere son vermek istiyorduk. Yaralanan, ayağı kırılan, beli kırılan çok askerimiz oldu. Tek düşüncemiz vatandaşlarımızı kurtarmaktı.
SORU: Yanınızda uğurlu saydığınız eşya var mıydı?
ŞENOL: Hayır, yoktu. Çünkü almaya imkânım olmadı. Apar topar hazırlanmak ve yola çıkmak zorunda kaldık.
SORU: Aileniz mektup yazdınız mı veya günlük defter tuttunuz mu?
ŞENOL: Günlük defter tutamadım, çünkü sürekli savaş içerisindeydik. Yemek yemeye vakit zor buluyorduk. Uykusuz kaldığımız dahi çok oldu. Fakat bir kere harekâttan döndüğümüzde Mersin’de mektup yollama şansım oldu. Benden ailem 3 ay haber alamadığı için beni ölmüş zannetmişler, ta ki mektubum ulaşana kadar.
SORU: Karşılaştığınız sizi üzen kötü olaylar, manzaralar ve ölümler oldu mu?
ŞENOL: Oldu tabii ki olmaz olur mu? İlk başta ateş emri yoktu, ne zaman bize karşılık verdiler ateş açtık. Sonra Girne’ye çıkarma yaptık. 60 asker alıp karaya çıkarıyorduk. Karaya çıkan ilk birlikler beline kadar ıslanıyordu ve hava sanıldığı kadar sakin değil, aksine çok sert bir rüzgâr ve dalga vardı. Büyük gemiden bizim gemimize ağ ile inenleri kurtardım. Aralarında ayağı takılıp düşenlerde vardı. Astsubayımız yaralandı, daha sonra Bozcaada’ya geldi tanıştık. Hâlâ daha iletişim içerisindeyiz.
SORU: Diğer Mehmetçik ve komutanlarla aranız nasıldı?
ŞENOL: Gayet iyiydi, çünkü hepimizin tek bir amacı vardı; “Soydaşlarımızı kurtarmak”. Aramızda herhangi bir kötülük, fikir ayrılığı çıkmadı. Adeta tüm ülke tek bir vücut olmuştuk.
SORU: Arkadaşlarınızdan şehit düşen oldu mu?
ŞENOL: Tabii ki oldu, ama çok yakın arkadaşlarımdan yoktu.
SORU: Savaş sırasında ve sonunda Kıbrıs Türkleriyle bire bir temasınız oldu mu? Zaferle ilgili ve Kuzey Kıbrıs’la ilgili bugün neler düşünüyorsunuz?
ŞENOL: Bire bir temasımız; biz Mersin’e döndüğümüzde 22 Temmuz 1974’te Mersin limanında bizi 4-5 Kıbrıs Türk’ü karşılamıştı ve teşekkür ederek boyunlarımıza atladılar. Savaş sonrası Kıbrıs’ta kalmamız için bize birer telgraf geldi ve toprak verileceği söylendi. Fakat ben memleketime dönmek istedim.
Harekâttan sonra hiç Kıbrıs’a gitme imkânım olmadı, ama duyumlarıma göre o zamandan bu zamana birçok şeyin değiştiği, bizim ne zorluklarla ettiğimiz yardımın unutulduğunu düşünmekteyim.
HABERE YORUM KAT