Kurtulmak için kavga vermeliyiz!
Son yıllarda içinden geçtiğimiz dönem, birçok alanda çürümüşlük ve bozulma ile karakterize olmuştur.
Toplumsal ilişkilerden siyasi yapıların işleyişine, ekonomik sistemlerin adaletsizliğinden çevresel sorunlara kadar her yerde biriken kir ve koku, her mutlu bireyin yaşamını tehdit eder hale gelmiştir.
Bu düzenin sorumlusu hata yaratıcısı UBP’dir! Onun yanında bugün ortak hükümet olarak yer alan DP ve YDP’de kirli düzenin, çürümüşlüğün, sorumlusu ve devamını yerine getiren ortaklarıdır.
Bu düzenin artık sürdürülemez olduğu aşikardır ve bu durumdan kurtulmak için hepimizin sorumluluk alması gerekmektedir. Kurtuluş, sadece bireysel bir çaba değil, toplumsal bir eylemin ürünüdür.
Kendi çıkarlarımızla beraber, eşit, adil ve sürdürülebilir bir yaşam için elbirliğiyle mücadele etmeliyiz.
Bu mücadele, sesimizi yükseltmekten, sorunlara çözüm önerileri üretmekten, dayanışma içinde olmaktan geçmektedir. Düzenin kirlenmişliği, sessizlik ve kayıtsızlıkla daha da derinleşmektedir. Oysa ki, bu kokuşmuş düzeni değiştirmek için cesur adımlar atmalıyız.
Toplumsal adalet, ekonomik eşitlik ve çevresel sürdürülebilirlik için hep birlikte kavga vermek, geleceğimizi inşa etmektir.
Zaten geleceğimiz gün be gün bitip gitmektedir.
Bu yarı bölgede yaratıkları bu kirli düzen sayesindedir ki gençlerimiz ülkesinden göç etmeye mecbur bırakılıyorlar. Kendi öz nüfus yapımız her gün süratle eritiliyor. Nüsuf olarak azınlık hale geldik. Bu azınlık hale gelişimiz için hiç bir kavga mücadele maalesef verilmedi.
Seçme ve seçilme gaylesine düşen siyasi partiler; bu nüfus vatandaşlık olayını hep destekleyip, bugün bu azınlık durumumuza gelmemize neden oldular. Halen daha yeni yeni vatandaşlıklar veriliyor. Buna hiç bir parti dur demek için ses dahi yükseltmeyerek azınlık haline gelmemize çanak tutuyorlar. Kendi nüfusunun üstünde bir nüfus oluyorsa sen o ülkede egemen değilsin. Kendi nüfusunun üzerinde bir nüfusun oluşu demek; senin o ülkedeki bütün hakların elinden alınmış demektir. Sen o doğduğun ülkenin vatandaşı değil, aslında sen sadece orada bir azınlık içinde yaşayan ve söz sahibi de olamayan bir konumdasın.
Daha ne kadar eritilip de bitirileceksin!
Senin olan bu topraklarda senin çocukların değil de getirilenler vatandaş olacaksa; sen gerçektende vatanına ihanet ediyorsun demektir.
Bu ihanet daha ne kadar sürecek?
Daha ne kadar kendi evlatlarının göçünü siyasiler ile birlikte onaylayarak çocuklarını vatanlarında tutmayacaksın?
Artık harekete geçme zamanı gelmedi mi?
Kaç kişi kaldığına bir bak, uyan!
Bu kadar kişi kalmamıza sebep olanlara karşın sokağa dökülerek hesap sormalıyız! Evet, çok kötü bir yokoluşumuz söz konusudur! Zaten ülkede her alanda ciddi bir şekilde tahribatlar yaratan hükümet var.
Devlet, devlet olmaktan çıkmıştır!
Güçlü olanlar devleti idaresi altında tutuyor. Karapara, mafya, uyuşturucu merkezi haline gelen bu ülkeden artık hayır gelmez!
Devleti bu güçler elinde tutuyor!
O yüzden tüm bunlar için sesimizi uluslararası kuruluşlara da duyurmak için her türlü hareket yoluna geçmeliyiz!
"Bu düzen kirlenip kokuşmuştur" diyerek durumu kabul etmek yetmez; kurtulmak için hep birlikte kavga vermeliyiz!
YAZIYA YORUM KAT