1. YAZARLAR

  2. Klinik Psikolog Melin ULUÇ

  3. Onyomani: Alışveriş Bağımlılığı
Klinik Psikolog Melin ULUÇ

Klinik Psikolog Melin ULUÇ

Yazarın Tüm Yazıları >

Onyomani: Alışveriş Bağımlılığı

A+A-

‘’Kendimi kötü hissediyorum hadi gidip bir şeyler satın alayım’’

1. Kendinizi iyi hissetmediğiniz zamanlarda para harcamak için aşırı bir istek duyuyor musunuz?

2. Yaşamda sorunlarla karşılaşınca bunlardan kurtulma yolu olarak alışverişi görüyor musunuz?

3. Yukarıdaki eylemler ruh halinizi değiştiriyor mu?

4. Harcamalarınız ailenizde veya eşinizde hayal kırıklığı yarattı mı?

5. Başkaları sizin para harcamanızın sorun veya kontrolünüz dışında olduğunu söyledi mi?

6. Alışverişte harcadığınız para sürekli artıyor mu?

7. İhtiyacınız olmadığı halde de alışveriş yapıyor musunuz?

8. Planladığınızdan daha fazla satın aldığınız oluyor mu?

9. Harcamaya başladıktan sonra kendinizi durdurmakta zorlanıyor musunuz?

10. Çok fazla para harcadıktan sonra kızgınlık, üzüntü ve suçluluk duygularını yaşıyor musunuz?

11. Alışveriş yaptığınız dönemlere ait borçlarınız olduğu halde, yine de aşırı alışveriş yapmaya devam ediyor musunuz?

Yukardaki soruların birçoğuna “evet” yanıtını veriyorsanız bağımlısınız demektir.

Onyomani; alışveriş bağımlılığı ya da takıntılı alışveriş davranışı olarak tanımlanabilir. Çoğu zaman ihtiyaç dışı ve kontrolsüz bir şekilde para harcama, aşırı alışveriş yapma arzusu, alışverişi ve para harcama ile yoğun zihinsel meşguliyet şeklinde gözlemlenir. Kişi ağırlıklı olarak kızgın, üzgün ya da kaygılı hissettiğinde alışveriş yapma ihtiyacı ve arzusu sergiler; alışveriş sırasında keyif, zevk ve coşku; alışverişin kısa süre sonrasında da geçici bir rahatlık, haz ve doyum hissederken; uzun vadede suçluluk, utanç ve sıkıntı hisleri belirginleşmeye başlar. Bir süre sonra, harcanan paranın miktarının ve yapılan alışverişin başlı başına kişinin hayatı için bir problem yaratmaya başlaması ile durum patolojik bir kısırdöngü haline gelir. Kişi, hayatındaki insanlarla ve yakınlarıyla para ve harcamalar konusunda tartışmalar ve çatışmalar yaşamaya başlar. Alışverişin tutarı ve alınanların miktarı konusunda yakın çevresine yalanlar söylemeye başlar; yanında kredi kartları olmadan kendini "eksik", "yarım" hatta "kaybolmuş" gibi hisseder. Onyomani, teorik ve psikodinamik olarak diğer bağımlılıklarla paralellikler taşır; alkol, ilaç ya da uyuşturucu madde bağımlılıklarından ya da yeme bozukluklarından çok da farklı değildir.

Bu davranışın altında yatan mekanizmalar

Onay alma ve kabullenilme: Bu kişiler genellikle çocukluğunda ailelerin her istediğini yapan, söz hakkı olmayan ve takdir edilmeyen kişilerdir. Bu açığı gidermek için kişi çok alışveriş yapmaya, adından söz ettiren şeyler almaya meyillidirler. Buna ek olarak girdiği dükkânlardaki çalışanların da ilgisi, övgüsü hayli ilgilerini çekecektir.

Mükemmeliyetçilik: Mükemmeliyetçi insanlar gerçekdışı beklentileri ile baş edemedikleri zaman depresyon ve kaygı yaşarlar ve kendilerinden şüphe ederler. Bu noktada kişi, yeterli, bağımsız ve kendine saygısı olan bir birey haline gelmek için çabalarlar.

Özgüven: Bu kişilerde en çok belirtilen kişilik özelliği özgüven düşüklüğüdür. Birey özgüveni ve kişisel gücü satın alarak elde etmeye çalışırlar. Kişi bu davranış sonucunda suçluluk ve korku hissi yaşar ve günü sonunda yine özgüveni baltalanır. Denebilir ki kompulsif satın alma davranışı ne kadar fazlaysa özgüven o kadar düşük demektir. Bu bireyler içsel boşluklarını doldurmak için alışveriş yaparlar ve ‘’kendime bir şeyler aldım o halde ben iyi bir insanım sevilmeye değerim’’ düşüncesine kapılırlar. Fakat bu düşünce kısa süreli olunca kişi kendini cezalandırır ve depresif bir duruma gider.

Dürtüsellik: Kişiler genelde alınan nesnenin değeri konusunda bilinçlerini yitirirler. Davranışlarının sonuçlarını dikkate almaz adeta bir psikolojik iç savaş halindedir.

Kontrol odağı: Kişi yaşadığı depresyon ve anksiyeteden kurtularak hayatının dumanını ele almak ister. Fakat kişi zamanla maddi açıktan dolayı kontrolünü iyice kaybederek kısır döngü içine girer. Ve bu hazzın kendilerinden değil dışsal bir nesne ile sağlandığını anlayınca benlik algısı kötüleşir.

Yalnızlık/yalıtım: Kendilerine güveni olmayan ve diğerlerinin onunla vakit geçirmek istemediğini düşünen bireyler kendilerini diğerlerinden dışlarlar ve diğerlerinin onları aptal, utangaç vb. şekillerde gördüğünü düşünürler. Bu kişiler yaşadıkça yalnızlık, dışlanmışlık, boşluk gibi duyguların üstesinden gelebilmek için ev, araba gibi pahalı eşyalar alma yoluna giderler. Sevgi ya da iltifata ihtiyaç duyduklarında ise güler yüzlü çalışanların olduğu mağazaların yolunu tutarlar.

Farkına varmazsan ipin ucu kaçar. Peki, nelere dikkat etmeliyiz? Araştırmalar diyor ki:

•İnsanların çoğu sağ ellerini kullanırlar ve bir alışveriş merkezine girdikleri zaman da sağ tarafa yönelirler; bu nedenle büyük ve kar marjı yüksek mağazaların çoğu koridorun ya da katın sağ tarafında yer alır...

•Temel tüketim ürünleri (ekmek, süt, kuru gıdalar, kişisel bakım ve hijyen ürünleri gibi), genellikle market alanının tam ortasında bir yerlere yerleştirilir ki, nokta atışı olarak alışveriş yapan insanlar bile oraya ulaşana kadar en uzun yolu kat etsin ve diğer reyon ya da diğer mağazaların önünden de mutlaka geçsinler... Giyim mağazalarında, soyunma kabinlerinin mağazanın en sonunda yer almasının da sebebi aynıdır; yol üstünde başka reyonların ve başka ürünlerin önünden mecburen geçerken, dikkatinizi çekmek, aklınızı çelmek amacı güdülür...

•Market sepetlerinin ya da arabalarının ebatları büyük tutulur; bu da bir göz ve algı yanılgısı yaratır; sepetin önemli bir bölümünün boş kalması, insana "az alışveriş yaptığı" ve "daha fazla alışveriş yapabileceği" yanılsamasını yaşatır.

•Çok katlı alışveriş merkezlerinde, yürüyen merdivenler genellikle en hâkim noktaya kurulur; inerken ya da çıkarken, alanın büyük bölümünü geniş bir açıyla görebileceğiniz bir biçimde konuşlandırılır. Ve iki yürüyen merdiven arasında mutlaka, uzun mesafe bırakılır ki, sadece katlar arasında ilerlemeye çalışırken bile insanlar maksimum mesafe yürüyüp, maksimum sayıda mağazayı ve reyonu görebilsinler...

•Aynalar! Aynalar, dikkatinizi çeker, sizi yavaşlatır, yürüme hızınız düşer böylelikle içerde maksimum zaman geçirmenizi sağlar.

•Promosyonlara süre koymak ("son 2 gün", "son 10 dakika" gibi) ve geri sayımın altını çizmek, insanları "fırsatı kaçırmamalıyım" yanılsamasına sokar ve acele satın alım kararı verilmesini hızlandırır...

•En pahalı ürünler kapının girişine yakın reyonlara yerleştirilirken en ucuz ürünler mağazanın en sonuna yerleştirilir; bu da bir algı yanılması yaratır. Kişi ilk gördüğü fiyatlarla, sonra gördüklerini karşılaştırınca, "uygun" ve "ucuz" olduğuna kanaat getirmesi ve satın alması kolaylaşır.

•Cevabı "evet-hayır" olan sorular sormak da yine bir satışçı taktiğidir; "Yanında patates kızartması ister misiniz ?" ya da "Menünüz büyük seçim olsun mu?" İstatistikler gösteriyor ki insanların yüzde 52’si bu sorulara "Evet" yanıtını veriyor!

Hem kendinizin hem tuzakların farkında olun.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.