“Salgın riski altında okula dönüş: durum karmaşık, kafalar karışık!”
Prof. Dr. Şermin Külahoğlu açıklamasında, insanlık tarihinde eşi görülmemiş bir felaketdöneminden geçildiğini belirterek, bir virüsün dışarıyı bir tehdit haline getirdiğini ve bizievlerimize hapsettiğini belirtti.
Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Şermin Külahoğlu, öğrencilerin Pandemi nedeniyle ara verdiği yüz yüze
eğitimin ardından, yeni normalde okullara kademeli dönüşte, veliler ve öğrencilerde ortaya
çıkan kafa karışıklığı ile ilgili açıklamada bulundu.
Prof. Dr. Külahoğlu açıklamasının devamında ise şunları söyledi;
“Yetişkinler işlerinden, çocuklar okullarından koptu. Yakınlarımızdan dostlardan,
arkadaşlardan uzak, evlerimize hapsolduk. İnsanlık için trajik bir durum
yaşıyoruz. Belirsizlik, kaygı ve korku içinde olacakları bekliyoruz. Bu bekleyişte sıklıkla
söylendiği gibi “hepimiz aynı gemide miyiz?” Tabii ki hayır. Herkesin bu süreci, sınıfsal
konumuna bağlı yaşam koşulları içinde farklı yaşadığını belirterek, yeni bir şey söylemiş
olmayacağım.
Bu yazının konusu olan ‘Pandemi Kuşağı’ çocuklarına bakıldığında, yaklaşık yüzde 10-15’lik
bir azınlık grubunun, evlerinde mutlu mesut yaşarken, belki okula dönmeyi bile istemedikleri
söylenebilir. Bir duvarına boyunca portresi çizdirilmiş olan ultra lüks odasının ve evinin
konforunun kırıntısını bulamadığı için okula gitmek istemeyen çocuğu uç bir örnek olarak
verebilirim. O uzaktan eğitilmeyi seviyor. Kitap, TV, internet, ilgi gibi tüm kaynaklara sahip.
Beyaz yakalı veya orta sınıf ailelerin çocukları da uzaktan eğitimde evden öğrenmeye devam
edebiliyorlar. Ama büyük çoğunluğu oluşturan, yoksul, tarım işçisi, anadili farklı ailelerin
çocukları, okullar kapalı olunca öğretmeden de mahrum kaldılar.
Şu tabloyu gözünüzde canlandırmaya çalışın: İşini kaybetmiş olan baba, evde canı sıkkın, her
an patlamaya hazır oturuyor. TV’nin sesini sonuna kadar açmış boş boş bakıyor. Anne gün
boyu etrafında dolananlardan ve ev işlerinden bunalmış feveran ederken, küçükler
ortalığı sürekli dağıtıyor. Biraz sonra kavga patlar ve baba kapıyı çarparak çekip gider.
Ağlamaktan yorulmuş anne, moralini toplamak için müziği açar ve coşkuyla dans etmeye
başlar. Uzaktan öğretim derslerini izlemek için sandalyenin üstünde internet bağlantısı
yakalamaya çalışan oğluna seslenir: “Beni çek, iyi çek. Babana nispet yapacağım.” Bu çocuk
evden eğitimini nasıl sürdürür? O ve onun gibiler, uzaktan eğitim sisteminin dışında
bırakılmışlardır. Onlar için tek öğrenme ortamı okuldur.
Servisle ulaşımda virüs kapma riski nasıl önlenecek? Öğrencilerin okul servisi veya toplu
taşıma kullanmak zorunda kalmamaları için bulundukları bölgelerde geçici mahalle
derslikleri, derslerin uygun öğrenci sayısında gerçekleşmesi için okullara prefabrik eklemeler
yapılamaz mı? Özellikle kırsal kesimde taşımalı eğitime nasıl son verilebilir? Ulusal,
bölgesel/yerel ve okullar düzeyinde planlama yapılarak, okullara gidiş-geliş saatleri farklı
düzenlenemez mi? Öğrenci yoğunluğu veya pozitif vaka olmayan yerleşim yerlerinde okullar
tam zamanlı olarak açılamaz mı?
Çocuklarımız evlerde kapalı kalmaya bağlı, sosyal ilişki ve hareket kısıtlılığı, kilo alma gibi
sorunlar yaşadılar. Yeni normalin okul ortamı, hareket, sosyalleşme, sağlıklı etkileşim
ihtiyaçlarını ne kadar karşılayabilecek? Öğretmenler sıraların arasında dolaşma alışkanlığını
terk etmek zorunda. Öğrenciyi rahatlatmak, teşvik etmek için omzuna dokunamayacak, yüz
maskeleri, mimikleri, sözsüz mesaj yolunu kısıtlıyor. Her öğrencinin kendi malzemesinden
başka bir şeye dokunmaması gerekirken paylaşımlı materyaller nasıl kullanılacak? Öğretmen
tüm bu yeni etkileşim biçimlerine ne ölçüde uyum sağlayabilecek? Çocuklar birbirlerine
sarılamayacak, sosyal mesafeyi, maskeyi unutmak yok. Unuttuklarında ceza mı alacaklar?
Yeni normalin bir sürü kısıtlaması altında çocuklarımız ne kadar sosyalleşebilecek?
Sonuçta, okullarda yeni normale geçmek için kurumun kuralları, standartları, işleyişi ve
rutinleri hakkında çalışanların ve öğrencilerin çok iyi bilgilendirilmesi gerekiyor. Sağlık
talimatlarını (hijyen, mesafe önlemleri vb.) ve bunların değişen ortamlara (çeşitli mekânlar,
koridorlar, okul bahçesi, uzmanlar, okul servisi, çatışma durumları) göre uygulanışını açık,
net ve ayrıntılı biçimde ortaya koyan bültenler hazırlanmalı. Yetişkinler ve çocuklar, her yeni
durum karşısında durup sormayı öğrenmek durumundalar: “Şu anda yaptığım doğru mu,
yoksa kendimi korumak, grup için riskleri azaltmak doğrultusunda başka ne yapabilirim?”
Sonuçta 21 Eylül’de başlayan kademeli yüz yüze eğitime sadece okul öncesi ve birinci sınıf
öğrencileriyle başlanıyor. Üç haftanın sonunda diğer kademeleri ve sınıfları kapsaması
konusunda süreç değerlendirilecek. İlk haftanın bir günlük uyum programının devamında,
haftada 2 gün, 30’ar dakikadan toplam 5 ders eğitim verilecek. Sınıfın yarısı pazartesi-salı
günleri, ikinci yarısı da perşembe-cuma gelecek. Çarşamba günü ve hafta sonu derslere ara
verilecek.
Dijital çağın gereği olarak, eğitimin her zaman her yerde olabilmesi yönünde, “okulsuz
eğitim- duvarsız okul” modelleri, dünyada uzun zamandır tartışılıyor. Ülkemizde Covid-19
baskısı altında deneyimlenen girişimler, sistemin esnekliği, gelişmesi ve yeniden
yapılandırılmasını sağlayacak, geleceğe dönük adımları oluşturabilir. Bizlere de
çocuklarımızın okul yaşamını daha iyi yapmak için, STK’er, dernekler, kooperatiflerle bir
araya gelmek, çocuklarımız için okulumuza sahip çıkmak düşüyor sanırım.
HABERE YORUM KAT