Adaya BM gücü gelmesi sonrası 186 sayılı karar ile uluslar arası tanınan Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı sıfatı ile Makariyos tüm dünya devletleri ile ilişkisini genişleterek adadaki sorunun bir başkaldırı sorunu olduğunu anlatır.
En büyük desteği da bağlantısızlar grubundan görür. Makariyos izlediği akılcı politika ile savaş yerine baskı ile gettolarda yaşamaya başlayan Kıbrıs Türklerinin adayı terk etmesi için para dahi vermeyi kabul eder.
Bu dönemde gettolarda yaşayan Türkler BEY yönetimince yönetilmektedir. BEY yönetimi adadan kaçacak Türkler yerine nasıl daha fazla egemen olurum düşüncesi ile hareket etmektedir. Bu dönemde kimin zengin olacağı kimin derebeyi olacağına kadar her şeyi bu yönetim tayin etmektedir. Örneğin Türk’ten Türk’e kampanyası milliyetçilik temeline oturtularak şahıslar zengin edilmiştir. Bu şahıslar Rum’dan bire alıp Türk’e ikiye satarak zengin olurken Rum’dan bir bağ maydanoz alan Türk dövülerek cezalandırılmıştır. Başta Evkaf malları olmak üzere belli insanlara kiralanarak ağalar yaratılmıştır. Makam mevki her şey bu BEY yönetiminin elindedir.
Biz içe dönük emirle yönetilen bir Toplum olmamıza karşılık Makariyos uluslar arası düzeyde Kıbrıs Cumhuriyetini temsil etmektedir.
1963-1974 arası Makariyos Anayasal düzeni bozmayacak şekilde hareket etmekte arada çıkan çatışmaları da Türkiye’ye rağmen bir iç isyan olarak dünyaya inandırmaktadır.
1967 yılına kadar gettolarda adeta tutsak olarak tutulan Kıbrıs Türkleri için bir açılım yapılmış ve Yurt dışında öğrenim görmek isteyen Türkler için kapılar açılmıştır.(1 Nisan 1967)Ben de bunlardan biriyim. Birçok gencimiz da sırf adadan kaçmak için okumaya gidiyorum diye adayı terk etmiştir. Bu gençler ancak 1969 yılında yeni bir açılım ile adaya gelip ailelerini ziyaret edebilmişlerdir.
Makariyos 1974’e kadar süren bu süreçte ENOSİS’e ulaşmak için plan yapıp uygularken. Biz Türkler sadece savunmada kalıp bize verilen görevleri yapmakla mükelleftik. İtiraz hakkımız bile yoktu. Her kim itiraz ederse cezası da büyük olurdu.
Bu konuda diller pelesenk olan bir söz ortaya çıktı ‘’Beni Yaman değil zaman dövdü’’(Mekanın cennet olsun Salahi)
Kıbrıs Türkü bu süreç içine Hem Rumlar hem de BEY yönetimi tarafından dövülerek ömür törpüledi.
Ancak ileri karakol görevinden bir adım geri atmadı.Hep bir umut biçimde Rumların ‘’Bekledim de gelmedi’’şarkılarına karşı umudunu tüketmeden direndi..
Sonunda 20 Temmuz 1974’de umudu hayat buldu….ama sonrası???????