Özellikle son dönemlerde Dış Güçler’in 7 Ocak’ta gerçekleşecek olan seçimlere yönelik müdahalelerinde ciddi bulgulara rastlanıyor. İlk olarak yapılan sahte ve yalan anketlerde bazı ABD’ye yakın siyasi partilerin oy oranları ciddi oranda manipüle edilmiş, 7 Ocak 2018’de gerçekleşecek seçim sonrasında bu partilerin birlikte kurabileceği koalisyon modelleri Kıbrıs Türk Halkına sunulmaya çalışılmış olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Anketlerde bilinçli olarak bazı partiler algı operasyonları ile öne çıkarılmaya çalışılmış ve birer kurtarıcı olarak gösterilmiş, bazı partiler ise büyük bir karartma kampanyasına maruz bırakılarak yok gösterilmeye çalışılmıştır.
Dış Güçlerin stratejik çıkar ve menfaatleri açısından oldukça önemli bir noktada olan Kıbrıs adasının her iki tarafında yapılan seçimler bu açıdan büyük önem kazanmaktadır. Güney Kıbrıs’ta 28 Ocak'ta “Başkanlık” seçiminin ilk turu yapılacak. Başkanlık seçimi sonrasında Mart ayı başlarında Crans-Montana biten Kıbrıs Müzakerelerinin yeniden başlayacağı konuşuluyor. Güney’de gerçekleşecek başkanlık yarışında kimin kazanacağı yanında, KKTC’de 7 Ocak’ta gerçekleşecek olan seçim sonuçları sonrasında oluşacak olan Hükümetin hangi partiler tarafından oluşturulacağı Dış Güçler için büyük önem arz ediyor. Özellikle ABD’nin Kıbrıs’ın her iki tarafında da kendi kontrolünde ve güdümünde hareket edecek bir çözüm yanlısı hükümetlerin olması gerektiği yönünde çalıştığını ve desteklediği herkes tarafından biliniyor.
ABD’nin kendine yakın hissettiği partilerin temsilcileri ile yakın bir ilişki içinde olduğu ve toplantılar gerçekleştirdiği haberler bazı basın yayın organlarında yer aldı. Bu haberlerin bazı kesimler tarafından bir “hezeyan” olarak kabul edilmesi ve ciddiye almaması da aslında bu algı operasyonlarının birer parçası olduğunu söyleyebiliriz. Dış Güçlerin Kıbrıs’ta adanın her iki tarafında da yapılan seçimlere müdahale ettiği birer gerçekliktir ve yadsınamaz. Bunun en bariz örneği ise Toplumcu Kurtuluş Partisi Yeni Güçler’den Milletvekili adaylığının açıklanması sonrasında ABD elçiliği tarafından sorgulanan, adaylıktan çekilmesi ve TKP Yeni Güçler’den istifa etmesi tehdidinde bulunulan, TKP Yeni Güçler eski parti meclisi Üyesi ve aynı zamanda Girne 6. Sıradan Milletvekili adayı olan Hüseyin Hakansoy’un, adaylıktan çekilmesine ve TKP Yeni Güçler’den istifa etmesine rağmen ABD elçiliğindeki görevine son verilmesi olayıdır.
Bu olayı sıradan bir işten kovma olayı olarak görebiliriz. Fakat Sayın Hakansoy’un ABD elçiliğinde 5 kişi tarafından sorgulandığı esnada kendisine yöneltilen sorularda bu müdahalenin izlerini görmeniz mümkün..Hakansoy gazetelere verdiği röportajda, “ Neden TKP Yeni Güçler’den Milletvekili adayı olmak istediğim soruldu. Sorguda önüme TKP Yeni Güçler Genel Başkanı Mehmet Çakıcı ile çekilmiş fotoğraflar koyularak, “Çakıcı ile neden yan yana fotoğraflarım bulunduğunu, fotoğraflarda yer alan ve arka planda görünen Ali Şammali isimli arkadaşımız işaret edilerek, “Niye onunla değil de Çakıcı’nın yanında önde yer alıyorsun”, Çakıcı ile aranda nasıl bir ilişki var ve Çakıcı’dan ne kadar para alıyorsun” gibi bazı sorular soruldu.” ifadesi büyük önem taşıyor. Hakansoy’un Milletvekili adaylığından daha çok, TKP Yeni Güçler Genel Başkanı Mehmet Çakıcı ile olan yakınlığı ve ilişkisi ABD elçiliği tarafından sorgulanıyor. Hakansoy’un önüne Mehmet Çakıcı yan yana çekilmiş fotoğrafları konuluyor ve kendisine “Çakıcı ile neden bu kadar yakınsın, Çakıcı’dan para mı alıyorsun” gibi sorular yöneltiliyor.
ABD Elçiliğinin TKP Yeni Güçler’den ve Çakıcı isminden ne kadar rahatsız olduğu, Hakansoy’a yöneltilen sorulan sorulardan ortaya çıkıyor. Hüseyin Hakansoy’un daha önce TDP Esentepe Örgüt Başkanı ve üyesi olması ABD Elçiliği tarafınca kabul edilirken aynı kişinin TKP Yeni Güçler üyeliği ve Milletvekili adaylığı bir suç unsuru olarak kabul ediliyor ve işine son veriliyor. Bu sonuç karşısında akıllara şu sorular geliyor.
1.Bir kişinin TKP Yeni Güçler üyeliği ve Milletvekili adaylığı neden bir suç unsuru olarak kabul ediliyor?
2.ABD’yi, TKP Yeni Güçler’in yükselişi ve Çakıcı ismi neden bu denli rahatsız ediyor?
3.ABD, 7 Ocak sonrasında olası koalisyon hükümet modellerinde TKP Yeni Güçler ve Çakıcı ismini bir sorun yaratacak unsur olarak mı gözüküyor?
4.TKP Yeni Güçler’in Kıbrıs’ta barışı savunan bir parti olarak bilinmesine rağmen, neden diğer çözüm yanlısı partilerden farklı bir pozisyonda görülüyor ve sorgulanıyor?
5.TKP Yeni Güçler’in kendi kontrolü ve güdümünde olamayacağı bir parti olduğu gerçeği kendi çıkar ve menfaatleri açısından bir sorun olarak mı kabul ediliyor?