Adıyaman'daki Trajedi ve Adalet Arayışı 

Muhammet Gözay

Adıyaman’da yaşanan felaket, toplumun belleğine kazınmış acı bir hatıra olarak kalacaktır. 

50 bin insanın hayatını kaybettiği bu trajik olay, sadece kayıplar değil, aynı zamanda derin bir yaradır. Ancak, bu tür trajedilerde sorumlulukların sorgulanması ve adaletin sağlanması, toplumun vicdanı açısından büyük bir önem taşır. 

Savunma avukatının ifadeleri, davanın karmaşıklığını ve toplumsal duyarlılığı göz ardı eden bir yaklaşım sergiliyor. "50 bin kişi öldü" derken, 72 kişinin hayatını kaybetmesinin ve ailenin yaşadığı kaybın küçümsenmesi anlaşılmaz bir tutumdur. Her bir yaşam, kendi içinde bir dünya ve yaşanmışlık barındırır. 72 kaybın hesabını sormak, elbette yalnızca bu kayıplarla sınırlı değildir. Bu, adalet arayışının bir sembolüdür; toplumsal bellekteki acının ve unutulmuşluğun dışavurumudur. 

Adalet, sadece hukuk çerçevesinde değil, aynı zamanda toplumsal bir ihtiyaç olarak ortaya çıkar. 

72 canın hesabını sorarak, aslında daha büyük bir sisteme, adaletsizliklere ve sorumlulukları gereğini yerine getirmeyenlere de seslenmiş oluruz. Bu, bir ruhun, bir ailenin, bir toplumun ruhunu koruma çabasıdır. Elbette her bireyin savunma hakkı vardır, ancak bu hak, başkalarının acılarını ve kayıplarını yok saymak için bir vesile haline getirilemez. 

Savunmanın ve adaletin birbirine zıt kavramlar değil, aksine birbirini tamamlayan unsurlar olduğunu unutmamak gerekir. Adalet, kamu vicdanını yaralayan değil, onarıcı bir yaklaşımla sağlanmalıdır. 

Sonuç olarak, Adıyaman'da yaşanan acı olay sadece yerel bir trajedi değil, tüm Türkiye’nin vicdanında yankılanan bir yaradır. 72 canın hesabı, bir hesaplaşmanın ötesinde, gelecekte benzer acıların yaşanmaması için bir hatırlatmadır. 

Toplum olarak, bu tür trajedilerde adalet arayışını sürdürmeli ve kayıplarımızı sahiplenmeliyiz. Çünkü her bir hayat, yüzlerce hayata dokunur ve unutulmamalıdır.