Ahval zaman mahrur du yaşam, çoğu kez ardından bakıyordu insan yaşamak denilen o boşluğa, başıboş kalırken ölümler , ve ayrılık treni kalkıyordu , vagonlarda çalıyordu eski bir hüzzam.
Gitmemek için el sallıyordu kalanlar, yokluk varlığı arıyordu, garabet bir akşam , iç çekiyordu yalnız bir adam .
Aslında hiç kolay değildi insan olmak, günübirlikti gülüşler, dokunuşlar , göçmen kuşlar misali , geçiyordu geçmez dediğin günler , öfke yorgundu bugün , özgür değildi düşler .
Akıbeti belliydi akıl oyunlarının, her derde deva değildi otlar , ihtiras kavram dışı kalmıştı, ihtiras zilletkâr yaşamın son halkası.
Oysa ben seni harikalar diyarında bekledim hep, aşkımı haykırdım her halükarda gelirsin diye ,derman kalmamıştı dizlerimde, senin suretin benim aynamdı, yüzüm ıslanırdı yağmur vurduğunda yüzüne .
Sonsuzluk işte , sonsuzluk bitime bir nefes kala , siyahın beyaza çırpınışı, ahde vefa ,kaybedenlerin unutulmuş adı .
Söz veriyorum sana , bir sonraki seferde döneceğim , sanki hiç gitmemiş gibi , mayıslar sunacağım sana , çiçeklerle donatılmış olacak odan , gelmediğin her an , solacak ömrümde yarınlar.