BM Genel Sekreteri ile Berlin’de yapılan üçlü görüşme sonrası Guterres’in çağrısına Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu şöyle cevap vermişti.
‘’Türkiye’nin Akdeniz’deki hakları önceliğidir Kıbrıs konusu ikinci bir konudur’’
Hemen arkasından da Libya ile münhasır bölge anlaşması yapılmış ve Akdeniz’deki gerginlik tırmandırılmıştır.
Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin öncesinden başlayarak yine Guterres’in çağrısındaki 5+1 çağrısını Çavuşoğlu kendine göre değiştirerek yeni 5+1 çağrısını buradaki hükümet ve son olarak da Cumhurbaşkanlığı düzeyine yükseltmiştir.
İki çağrı birbirine ters iki çağrıdır.
Gutteresin’ki Garantörlerin uzlaşması ile ucu kapalı federal çözüme yönelik çağrıdır.
Çavuşoğlu’nun çağrısı bu güne kadarki görüşmeleri çöpe atıp yeni bir tez ‘’İki devletli’’çözümü görüşmektir.
Belli ki Kıbrıs’ın kuzeyi Akdeniz’deki petrol ve gaz paylaşımın masadaki mezesidir.
Rum tarafı 1964’de elde ettiği tek taraflı temsili yet ile Tüm Kıbrıs’ın Akdeniz’deki hakları yönünde hareket etmekte. Türkiye ise KKTC’deki varlığı ile hak talebinde bulunmaktadır.
Son gelişme yılbaşı sonrası yeni hamlelere gebedir.
Mısır, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs, İtalya ve Ürdün'ün kuruluşunu Ocak ayında ilan ettiği Doğu Akdeniz Doğalgaz Forumu, atılan imzalarla resmi statü kazandı.
İsrail Enerji Bakanı Filistin Özerk Yönetiminin de foruma dahil olduğunu belirterek forumun "Arap ve Avrupa ülkeleri arasında tarihte henüz benzeri görülmemiş bir bölgesel işbirliği" anlamına geldiğini, İsrail'den Ürdün ve Mısır'a 30 milyar dolarlık doğal gaz ihracatı için anlaşmalar imzalandığını kaydetti. Steinitz, "Bu sadece bir başlangıç" dedi.
Filistin bu anlaşmaya dâhil edildiği halde Türkiye dışlanmıştır.
Türkiye’nin tepkisini merakla bekliyorum. BM kararlarını tanımam dediği gibi Uluslar arası bu anlaşma da beni bağlamaz mı diyecek.