Önceleri Türkiye’den gelecek suyu yıllarca tartıştık.
Kıbrıs’a gelecek olan suyun temelinde yıllarca aynen Kuzeyde bırakılan toprakların yamalanması gibi su Aküferlerindeki sularımızın da yağmalanması yatmaktaydı.
Yıllarca su kuyularından denetimsiz kullanılan sular, partizanlıkla bu kuyuların sahiplendirilmesi, partizanca verilen yeni kuyu izinleri.
Sonuç itibarı ile aküferlerde tuz oranlarının yükselmesi nedeniyle gerek içme gerekse sulanma suyunda yaşanan sıkıntılar.
Sonunda su adaya geldi.
Yeniden bir tartışma başladı bu suyu kim yönetecek?
Bunu burada uzun uzadıya anlatmaya gerek yok Şubat 2016’da bir anlaşma imzalanır buna göre ‘’ İçme-kullanma suyu, atık su ve yağmur suyu işletmesi ile zirai sulama işletmesi ayrı ihale edilmek suretiyle imtiyaz hakkına sahip işletmeciler tarafından işletilir.’’Yani sadece Türkiye’den gelen su değil su ile ilgili her şey ihale yolu ile Özel sektöre devredilecektir.
Su adaya geldi ve Belediyelerimiz 25 Kr/ton olarak aldıkları suyu 2.3 Tl/ton olarak DSİ’den satın almaya başladıkları için halk pahalı su almaya başladı.
Sözde bir yıl içinde şartnamesi Kıbrıs’ta hazırlanıp ihaleye çıkılacak dendi. yıl 2020 ortada bir şey yok.
Ortada olan tek şey cefasına katlandığımız be su boru hattında doğan arızanın da bizler tarafından ödenmesi (900 Milyon Tl.)
Biz her şeyin bedelini ödüyoruz ama sonunda bize ‘’Suyunuzu da biz veriyoruz’’Diyorlar.
Yıllardır bizi yönetip da su kaynaklarımızı tüketenlerden hiç hesap sorulmuyor. Çünkü bu sonucu onlar programlamışlardır.(Özellikle üretime dayalı tüm sektörlerimizde)
Şimdi yeni bir senaryo hızla gündemde bunu zorlayacak Bakan da iş başında. Elektriğinizi siz üretmeyim AKSA’dan sonra ikinci bir bela onu da Türkiye’den getireceğiz UCUZ.
Aynen sudaki gibi olana kadar ucuz sonra halka kazık
Sonra da ‘’Sularını da elektriklerini da biz veriyoruz’’
Biz aptal işe yaramaz insanlar onlar da akıllı ve bizi sevenler.