Antisosyal kişilik bozukluğu bireyin düşüncelerinde, sosyal çevresindeki ilişkilerinde ve olayları algılayış biçimlerinde bozukluk olan kronik zihinsel hastalık olarak kabul edilmektedir. Antisosyal bireyler kendi ve bir başkasının güvenliğini umursamazlar. Bu kişiler empatiden yoksun olmakla birlikte asabi davranışlarda bulunabilirler. Halk arasında ise “Sosyapati“ olarak da bilinmektedir.
Halkımız genellikle sosyal olmayan bireyleri antisosyal olarak ifade etmektedir. Bu ifade ediliş şekli ise oldukça yanlıştır. Çünkü sosyal olmayan ve asosyal olarak ifade edilen bu durumun anti sosyallikle ilgisi bulunmamaktadır. Antisosyal kişiler toplum dışı davranışlar sergilerler. Örneğin bu kişiler takma adlar kullanmakla birlikte kendi çıkarları için sahtekârlıkta yapabilmektedir. Bu kişilerde yasaları çiğneyebilme ve adli durumlara karışma görülür. Fakat her antisosyal kişi yasaları çiğnemeyebilir, hatta toplumda başarıları ile takdir de edilebilirler. Antisosyal kişilik bozukluğunda madde kullanımı da sıklıkla görülmektedir. Bu madde kullanımı genellikle ergenlikten başlayıp erişkinlik dönemine kadar devam etmektedir. Antisosyal kişilerin vicdandan yoksun olmaları ve bir başka kişinin duygularına değer vermemeleri gibi durumlarda, başarıları veya manipüle etme becerileri altında saklı kalabiliyor. Antisosyal kişilik bozukluğu olan kişilerin, kişilik özellikleri belirgin olarak şu şekildedir; Fiziksel agresiflik, örneğin kişiler küfürlü konuşabilir veya sert bir görünümde görünme istekleri vardır. Aşağılama davranışları ve yalan söyleme alışkanlıkları bulunmakla birlikte iş ve aile ortamında da sorumsuz kişilerdir. Antisosyal kişilik bozukluğu tanısı koyabilmek için kişinin 18 yaşından büyük olması ve 15 yaşından önce görülen davranış bozukluğu olduğuna ilişkin kanıtlar vardır.
Literatüre göre antisosyal kişilik bozukluğu kadınlara oranla erkeklerde 3 kat daha fazla görülmektedir. Antisosyal kişilik bozukluğunun nedenleri ve risk faktörlerine baktığımız zaman sık sık kişilerin sorduğu sorulardan biri olan antisosyal kişilik bozukluğunun biyolojik bir faktörün olup olmadığıdır. Bütün kişilik bozukluklarında olduğu gibi antisosyal kişilik bozukluğunun da biyolojik ve çevresel faktörlerin de risk oluşturması olağandır. Elbette ki net olarak tamamen genetik faktörlerin etkisi bulunmamaktadır. Yapılan araştırmalara göre, Antisosyal kişilik bozukluğu bulunan hastaların, hatalarını öğrenmelerinde korkulu ve üzgün yüz ifadelerinin beynin bölümünde daha küçük olma eğilimindedir. Antisosyal kişilik bozukluğu olan bireyleri tedaviye ikna etmek oldukça zordur. Araştırmalara göre değişime karşı oldukça dirençli olsalar da antisosyal kişilik bozukluğu için oldukça etkili tedavilerin olduğu da görülmektedir. Bu bozukluğun tedavi edilmemesi durumunda ise toplumsal sonuçları yıkıcı ve felaketli olaylar ile sonuçlanma ihtimali oldukça fazladır. Antisosyal kişilik bozukluğu olan kişinin alkol ve diğer ilaçları kötüye kullanıp suç işleme düzeyi yüksektir. Antisosyal kişilik bozukluğu tedavi edilmezse tüm riskler artar. Hastalar iyileşmelerinin zor olduğunu düşünse de psikologun hastayı inandırıp motive etmesi ise iyileşme sürecini hızlandıracaktır.