Arif hoca gerçek bir mücadele adamıydı 

Muhammet Gözay

Tam 11 yıl.

Bugün 12 Aralık 2012 tarihinde hayata gözlerini yumdu.

Arif Hasan Tahsin hocayı unutmak mümkün değildir.

Onun kavgasını, mücadele edişini anlatsak da bitmez. 

Kıbrıs için, varlığımız için, son nefesine kadar hep mücadele etmiştir. 

Onu anlatmak, onu burada yazmak öyle kolay değildir. 

Arif hoca, bir büyük mücadele adamıydı.

Her şeyi ile mücadele etmişti.

Onun gidişi hiç de iyi olmadı. 

Evet.

Toplumsal mücadelemiz adeta bitmiş, tükenmiş durma gelmiştir. 

Kavga kalmadı. 

Mücadele kalmadı.

Evine sahip olmak gibi bir gayle kalmadı. 

Tükenmişlik adeta onaylanmış hale gelmiştir. 

Neden?

Korkudan mı?

Evine, ülkene sahip çıkmak gerekirken, susmak yakışır mı?

Toplum, toplum olmaktan çıkmıştır. 

Neden buna karşı durmuyoruz?

Neden birlik ve mücadele etmiyoruz?

Yakışır mı bizlere bu şekilde davranmak?

Ve, ülkemizin işgaline dur dememek?

Arif hocanın birçok doğru sözleri vardır. 

Bu sözlerin arkasında gidildi mi?

Gidenler oldu ama yetersiz kaldık ve de kalmaya da devam ediyoruz.

Sayımız az.

Mücadele edenimiz az.  

Çünkü birlik olmayı ve birlikte mücadele etmeyi ne acıdır ki yerine getirmemeye devam ediyoruz. 

Bir takım çıkarlar karşısında ülkenin işgaline bu şekilde ortak olunuyor. 

Evet, işgal içerisinde varolunmaz hiç bir zaman da bu mümkün değildir ve de olamaz!

Seçimler yapmak neyi değiştirir ki!

İradeye, baskıya karşı dur denilemez seçimlerin yapılmasıyle!

Bugün meclisin içerisinde yer almak, işgale ortak olduğumuzu göstermiş olur.

Evet.

Varolmayı tehdit eden ve varoluşumuzu  sonlandıran tabi ki de işgaldir.

Yaratılan bu işgal de, ne demokrasi, ne de irade, hayata geçmiş olur. 

Bakınız, irademizi nasılda işgal ettikleri ve bu işgali de her bir şeyleri ile yerine getirdiklerini cumhurbaşkanlığı seçimindeki müdahele ile yaşadık. 

Yaşadık da ne oldu?

Evet, ne oldu ey Kıbrıs'lılar?

Sustuk, değil mi?

Kabullendik!

Esareti ve işgali onaylamış olduk!

Ne demişti Arif Hasan Tahsin.

"Çirkef yatağında güllük gülistanlık olmaz"

Evet, Kıbrısın kuzey yarısını çirkef yatağına soktular. 

Boğazımıza kadar çirkef var.

Nereye adım atmış olsak çirkefin içerisindeyiz. 

Temiz bir şey kalmadı, bırakmadılar. 

Bunları yaratanlar, o sözde geldik kurtardık diyenlerdir.

O garantör olan, o ki işgali her bir şeyi ile yerine getirendir.

Evet, hocanın yazdıkları o gerçekler karşısında susan, boyun eyen bizler, şimdi çirkefin içerisinde boğulmuş durumdayız.

Yazılan gerçeklere hiç aldırış edilmedi. Kavga verilmedi. 

Ya ne yapıldı?

Bu ev bizim dendi ama evine sahip çıkılmadı.

Barış engellenmez dendi ama barış hep engellendi. 

Halen daha ayni şeyleri söylemeye devam ediyoruz, e ne oldu, ne oluyor?

İşgal, her şeyi ile üzerimizde devam ediyor. 

Yaşanan bu gerçekleri Arif hoca yaşamı boyunca hep yazdı, uyardı, çağrı yaptı, ama dinleyen olmadı. 

Ve bakınız durumumuza, bakınız geldiğimiz noktaya!

Ve halen daha ayni şekilde devam ediyoruz. 

Arif hoca, yine bir güzel ve de doğru, hatta ders çıkarılacak ve mücadele sayılacak bir söz daha dile getirmiştir. 

Evet, "Aynı yolu yürüyenler farklı yere varamazlar"

Ne oldu?

Aynı yolda yüründü değil mi?

Ve, başımıza gelmeyen de kalmadı.

Kalmıyor da!

Kalmayacak da!