Kıbrıs konusundaki görüşmelerin üzerinden 44 yıldan fazla bir zaman geçti.Bu görüşme süreçleri hep BM Güvenlik konseyinin çizdiği ve her iki tarafın değil her beş tarafında benimsediği kararlar çerçevesinde olmuştur.
Süreç içerisinde ite kaka da olsa çözüm yönünde gelişmeler olmuştur. Bu gelişmelerin büyük bir çoğunluğu uygulama alanı bile bulunmadan rafa kaldırılmıştır.
Birçok zamanda liderlerin veya garantörlerin tutumu nedeniyle görüşme süreçleri sonlandırılmıştır.
Bütün bu süreçler sonunda görüşmeler yeniden kaldığı yerden başlamıştır.
Hatırlayın Rahmetli Denktaş ben artık Gönyeli’ye kadar gitmem dediğinin ertesi günü görüşme sürecinin başlaması için New York’a uçmuştur.
Kesintiler ile yürüyen süreçte Annan Planının reddinden sonra görüşmelerin yeniden başlaması için ortaya konan 11 Şubat belgesini kesinlikle imzalamam diyen Eroğlu Ahmet Davutoğlu’nun adaya yaptığı ziyaretin daha sonu gelmeden 11 Şubat belgesini imzalamış ve aldığı talimat doğrultusunda gerekçesiz görüşmecisi Osman Ertuğ’u görevinden alarak Kudret Özersay’ı görüşmeci atamıştır.
En ciddi sayılabilecek görüşme süreci işte bu 11 Şubat belgesinin imzalanması sonrası başlamıştır.
Görüşmelerde 1974 sonrası taraf olarak en kuvvetli olduğumuz zaman Annan planı referandumundan sonraki dönemdi. Üzülerek gördük ki bu güne kadar Kıbrıs konusunda çözümü savunan CTP ile AKEL’in başkanları Görüşme masasına oturduklarında bunu başaramamışlar ve Her iki parti başkanı bu koltukları çözümsüzlüğü savunan partilerin başkanlarına bırakmışlardır.
Yine bir hatırlatma yapmakta fayda vardır. Mehmet Ali Talat iki lider arasında varılan uzlaşma belgelerini savunmuş fakat Hıristofiyas bu belgelerin olmadığını iddia etmiştir.
2015 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan Mustafa Akıncı bizi çözüme götürecek 11 Şubat belgesi ile başlayacak sürecin sonlanacağı motosundan yola çıkmıştır.
Seçim sürecinde ise özellikle Türkiye tarafı da bu süreci desteklediğini defalarca açıklamıştır.
İki toplum lideri arasında yürütülen görüşmeler belki da olduğundan fazla kısa sürede ileriye taşınmış ve iki toplum arasında çözüme olan inanç tavan yapmıştır.
Ne yazık ki Sürecin sonuna doğru özellikle toprak ve Garantiler konusu gündeme geldiğinde süreç beşli görüşme olarak Mont Pelerin ve Crans Montana’ya taşınmış ve süreç tıkanmıştır.
Crans Montana sürecinde ortaya çıkan Gutteres belgesi da ancak 25 Kasımda Aimanya’da yapılan görüşmede taraflarca belge olarak kabullenilmiştir.
Çözüm iki tarafın değil 1960 Anayasası çerçevesinde beş tarafın mutabık kalacağı bir çerçevede olacaktır.
Son zamanlarda Her iki taraf da özellikle KKTC’de artık sürecin sonlandırılması ve yeni çözüm formüllerinin üretilmesi yönünde yüksek perdeden sesler yükselmektedir. Beni üzen çözüm parametrelerinin BM güvenlik Konseyinden onaylanması gerekmekte olduğunu bilen kesimlerin bunu ortaya atmasıdır. Bu parametre değişikliğini da ancak TC gündeme getirmek durumundadır.
BM karalarının ve Güvenlik konseyi kararlarının halen devam ettiğini BM Genel Sekreteri tarafından yeniden açıklanmıştır.
Net olarak okunması gereken bir durum vardır gelinen noktada yıllardır süren süreçte hep masadan karlı kalkmış Rum tarafının çözüm yanlısı olmadığı aşikârdır.Ancak bu süreçte kendisi gibi çözüm istemeyecek bir tarafın ve ya tarafların olması gerekmektedir çünkü Rum tarafının tek başına çözümsüzlüğü sürdürmesi mümkün değildir.
Sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın çözüm için olağanüstü gayret gösterdiği açıktır.Masada en büyük destekçisi da BM Genel Sekreteridir.Gelinen noktada artık Bu beşli arasında masada çözüm istemeyen tarafları net olarak açıklaması gerekmektedir.
İşte çözümsüzlüğün püf noktası buradadır. Kesin çözüm istemeyen Rum tarafının panteri kimdir? Sadece Yunanistan’ın olması yeterli mi? Kapalı Meclis toplantılarında, Cumhurbaşkanının Parti Başkanları ile yaptığı toplantılarda siyasi partilerin net duruşlarının ne olduğu,TC tarafının ortaya koyduğu görüşlerin artık halka açıklanması gerekmektedir.
Tarafların gerçek düşüncelerini öğrenmeden yapılacak bir Cumhurbaşkanlığı seçimi Çözüm isteyen Kıbrıslıya eziyetten öte bir sonuç getirmeyecektir.
Kıbrıs’da barış engellenemez diye yola çıkanların da bu açıklamaya çok çok ihtiyacı vardır.