Uluslararası İlişkiler ve Siyaset uzmanı Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Star Kıbrıs gazetesinden Pelin Yantur'un AB ordusu ve siyaseti iş-ile enerji kaynaklarının Kıbrıs sorununa ilişkin muhtemel etkileri üzerine sorularını yanıtladı
Son dönemde Ortadoğu Bölgesi’nde Amerika ve Rusya arasında yaşanan güç mücadelesinde Avrupa ülkelerinin etkili olmaması kendi enerji güvenlikleri açısından bir hayli tehlike oluşturdu. Hepimiz biliyoruz ki Avrupa ülkeleri, değerli ihtiyaçlarından biri olan doğalgaz ihtiyacının yüzde 30’unu Rusya’dan karşılıyor. Ortadoğu’da yaşanan durum böyle olunca da AB, enerji rotasını Azerbaycan gibi alternatif ülkelere doğru kaydırmanın yanında bir de güvenlik açısından AB Ordusu’nu zorunlu hale getiriyor.
(E) Dz. Kur. Albay “Güvenlik Politikası” alanında çalışmalar yapan Uluslararası İlişkiler ve Siyaset uzmanı Prof. Dr. Celalettin Yavuz, “AB Ordusu” üzerine sorularımı bu röportajımda yanıtladı.
SORU: Hocam, sosyal bir yapılanmadan oluşan ve bu alanda ulus üstü bir yapıyı oluşturan AB’nin artık askeri bir yapılanmasından da bahsedebilir miyiz?
CEVAP: Bu durum çok yeni bir olay değil. Bu oluşumu 2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa ülkelerinin başta ekonomik olmak üzere sosyal, siyasal ve askeri alanda toparlanmaları için oluşturdukları Batı Avrupa Birliği’nde de gördük. 1949’da NATO’nun kurulmasıyla Avrupa’nın savunma ayağı bu yapıya devredilmiştir. Fakat, zaman zaman Avrupa ülkeleri NATO ve NATO’nun en güçlü ülkesi konumundaki ABD ile bazı sıkıntılar ve kuşkular yaşayınca özellikle Fransa’nın başını çektiği ekip, acaba Avrupa tek başına savunma sistemini kurabilir mi diye tekrar ortaya çıkarıyor. Soğuk Savaş döneminde Almanya’daydım. Oradaki hava “düşman gitti, NATO’ya ihtiyaç yok” şeklindeydi. Bosna Hersek Krizi çıktı. Avrupa önleyemedi. Görüldü ki NATO’nun ve ABD’nin olmadığı savunma sisteminde zafiyet yaşanıyor. Bu önemli etken. Şimdi ise Trump, Avrupa’ya savunmanızı bizim üzerimize attınız, yeterli finans desteği vermiyorsunuz diyor. Böylece tekrardan konu gündeme geldi.
SORU:Tam olarak bu ordunun amacı ve işlevi nedir hocam?
CEVAP: NATO beklenmedik şekilde dünyada en uzun ömürlü askeri bir ittifak olarak varlığını sürdürüyor. Ama bir gül bahçesi değil, zaman zaman içerisinde problemler olabiliyor. Bu nedenle Avrupa’nın kendi öz savunmasını yapabilmesi gerek. İşlevi de amacı da budur!
SORU: NATO ile rekabet edebilir bir yapıdan bahsedebilir miyiz? Güçlü bir ordu çıkar mı? Yani AB’nin askeri destek konusunda ABD’ye olan bağımlılığını azaltır mı?
CEVAP: NATO ile rekabet edebilirden ziyade NATO imkanlarından istifade ile nasıl yapabiliriz durumu var. Güçlü bir ordu konusuna gelince, Sovyetler Birliği ve Doğu Blok’u çöktükten sonra Avrupa’daki ülkelerin hemen hemen tamamında bir kuvvet indirimine gidildi. Örneğin, Batı Almanya silahlı kuvvetler mevcudu 400.000’e yakındı. Şuan da bunlar 260.000 civarında. Aynı şey, İngiltere, Fransa’da, İtalya’da yapıldı. Birçok NATO üyesi ülkede kuvvet indirimine gidildi. Amerika da dahil olmak üzere. Sonuç olarak yapabilirler mi? Yapabilirler ama bunu Bosna Hersek krizinde gördük. AB tam olarak siyasi bir birlik haline gelemedi. Gelecekti ama olmadı. Ne zaman gelecekti biliyor musunuz? 2003’te Amerika’nın Irak müdahalesi var. Böyle bir müdahalenin petrol fiyatlarının yükselteceğini öngördüğü için Almanya, Fransa buna karşı çıktı. Neticede dolar fiyatı 160 dolara kadar çıktı. Almanya ve Fransa’nın karşı çıkmasına rağmen İngiltere, İspanya, İtalya ve Polonya, Çek Cumhuriyeti Amerika’nın yanında yer aldı. Ve çatırdadı AB. Ki o zamanlar bir siyasi birlik ve AB evine gidiş vardı. Amerika bunu çatırdattı. Siyasi bir mekanizma haline gelemediklerinden karar mekanizmasında isabetli değiller. Kaldı ki Brexit ile birlikte çok önemli ülke ayrılıyor. Yapacaklarını yine NATO içerisinde yapmaya çalışacaklardır. Veya NATO’da Amerika’yı ikna etme yoluna gideceklerdir. Yani bağımlılığını azaltmasından söz etmek görünür bir gelecekte mümkün değil.
SORU: Bu ordunun Türkiye açısından Ortadoğu’daki durumunu etkileyen ne tür işlevi olur?
CEVAP: Ortadoğu’ya baktığımızda özellikle yakın geçmişte yaşanıp, henüz küllenmekte olan Irak’taki DEAŞ terör örgütüyle bir mücadele vardı. Bir de Suriye’de hala devam eden bir mücadele var. Irak’taki bitti diyoruz. Ama Irak’taki bu mücadelede zaten Avrupa ülkeleri vardı. Avrupa ordusu olarak yoktu ama peşmergeye veya Irak ordusunu eğitmede Amerika’ya ilaveten NATO üyesi olan İngiltere, Almanya, Fransa vardı. Bazı ülkeler uçak gönderdiler. Belçika, Hollanda, Danimarka... Suriye içinde aynı şey geçerli. Elbette Körfez ülkeleri’nden yardım edenler vardı ama, ABD’nin müttefiklerine baktığımız zaman bu ülkelerinde en azından Hava harekatıyla katkı sağladıklarını görüyoruz. Ama adı ne Avrupa ordusu olarak, ne de NATO olarak. Müstakil olarak. Dolayısıyla var zaten.
SORU: 54. Münih Güvenlik Konferansı konularına bakacak olursak ABD’nin Trump ile birlikte uluslararası arenada liderlik isteksizliği ve bunun sonucunda oluşan güvensizlik ortamı ve Rusya gerilimi... Avrupa’nın güvenliği ve geleceği açısından tedirginlik duyulabilir mi? Yoksa bu süreçten daha güçlü bir Avrupa çıkar diyebilir miyiz?
CEVAP: İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla yani Brexit’le birlikte Avrupa’nın toparlanma değil, tamamen güç kaybı yaşayacağına inanıyorum. İngiltere çok önemli bir ülke. İkincisi Trump’ın liderlikten kaçındığı değil, bir hegemonyal yapı kurmak istemesiyle karşı karşıyayız. Önce Amerika’nın çıkarları diyor. Oysa sen uzun yıllardan beri bu ülkelerle ittifak yapmışsın önemli olan bu ittifakın çıkarı demen lazım!
SORU:Son on yılın en büyük rezervlerine sahip olan Doğu Akdeniz (Levant bölgesi) enerji kaynaklarının Kıbrıs sorununa ilişkin muhtemel etkileri ne olur?
CEVAP: Türkiye, Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının ne Kıbrıs’ta ne de Yunanistan’da olduğunu, henüz yetki alanlarının belirlenmediğini söylüyor. Bunun yanında bu iddia edilen alanlardaki hakta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türklerinin de hakları var diyor. Son dönemlerde AB ülkeleriyle ve ABD ile ilişkilerin limonileşmesi sebebiyle Yunan- Rum ikilisinin eskiden beri yaptığı bir şeydir. Siyasi ortamın uygun olduğunu gördüğünde bunu gündeme atarlar. Magosa’nın doğusunda 3 numaralı saha var. Ruhsat veriyor. Amerikalı bir şirket de var içerisinde. Şimdi bunu gündeme getirdiler. İsrail ile ilişkilerin bozulması, AB ile ilerleyişin olmayışı, çeşitli engellerin çıkarılması ve Suriye’deki savaş da işin içerisine girince Kıbrıs’ta sıvılaştırılmış tesisler kurmayı veya doğalgazı Yunanistan üzerinden deniz altından Avrupa’ya taşıma fikrini daha olgunlaştırmaya başladı. Bu durum Türkiye lehine olmaz.
SORU: Sayın hocam, son kez şunu da sormak isterim; AB’de ırkçılık giderek yükseliyor. AB içinde bir tehdit oluşturur mu?
CEVAP: İklim değişikliği sebebiyle dışarıdan gelen insan sayısı ırkçılık ve ötekileştirmeyi tetikliyor. Avrupa kültürü her zaman demokrasinin beşiği olmuştur. Ancak iklim değişikliği, gelirlerindeki azalmaya sebebiyet verirse en azından marjinal partnerinin yükselmesine sebebiyet olabilir. Ama bunu İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkelerde siyasi iktidara gelecek şekilde göremezsiniz. Görürseniz zaten Hitler’in döneminde, İtalya’da olduğu gibi maazallah bir cihan savaşına doğru gidiyor olur. Dilerim öyle bir şey olmaz.