Bağımlılık; bir maddenin yaşamı, sağlığı olumsuz etkilemesine ve kullanmaya başladıktan sonra kişinin kendisini durduramamasına neden olmaktadır. Bu duruma bağımlılık denir. Bağımlılık bir beyin hastalığı olup, mutlaka tedavi edilmesi gerekmektedir. Fiziksel bağımlılık, kullanılan maddeye karşı bir adaptasyon gelişmesine bağlı olarak maddenin varlığına karşı duyulan fizyolojik bir istektir. Ruhsal bağımlılık ise kişinin duygusal ya da kişilik yapısı gereği, gereksinimlerini tatmin etme/giderme amacı ile o maddeye düşkünlüğüdür.
1)Bağımlılık belirtileri nelerdir?
Psikiyatrik bir sendrom olan bağımlılığın tanısı için aşağıda sayılan ölçütlerin yalnızca üçünün bir arada görülmesi yeterlidir;
• Kullanılan maddeye tolerans gelişmesi
• Madde kesildiğinde ya da azaltıldığında yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması
• Madde kullanımını denetlemek ya da bırakmak için yapılan ama boşa çıkan çabalar
• Maddeyi sağlamak, kullanmak ya da bırakmak için büyük zaman harcama
• Madde kullanımı nedeni ile sosyal, mesleki ve kişisel etkinliklerin olumsuz etkilenmesi
• Maddenin daha uzun ve yüksek miktarlarda alınması
• Fiziksel ya da ruhsal sorunların ortaya çıkmasına ya da artmasına rağmen madde kullanımını sürdürmek
2)Bağımlılığın biyolojik yönleri nelerdir?
Bağımlılığın gelişmesinde beynin ödül merkezi olarak bilinen ventral tegmental alan, beynin muhakeme, karar verme, dürtü denetimi gibi birçok fonksiyonlarından sorumlu frontal korteks, duyguların yönetiminden sorumlu amigdala, öğrenme ile ilişkili nucleus acumbens ve striatum gibi birçok beyin bölgesinin sorumlu olduğu bilinmektedir. Bağımlılığın her bir aşamasında beynin farklı bölgelerinde değişiklikler meydana gelmektedir. Bu nedenle bağımlılığın gelişimi çok karmaşık bir süreçtir. Normalde yemek yeme, müzik dinleme, seyahat etme gibi bize zevk veren uyaranlar beynin ödül merkezinde dopaminin artmasına neden olur. Madde kullanımı da ödül merkezinden yüksek miktarda dopamin salgılanmasına neden olur. Salgılanan bu dopamin kişinin haz almasına neden olur. Madde alımının tetiklediği dopamin salınımı zaman içerisinde frontal kortkesi etkileyerek yanlış karar alınmasına, seçilen eylemlerin madde kullanımı ile sınırlı kalmasına neden olmaktadır. Aynı zamanda dopamin nucleus accumbens ve striatum gibi beynin öğrenme ile ilgili bölgelerini de etkileyerek öğrenme yetisinin bozulmasına neden olur. Madde bağımlılığı gelişen kişilerin aynı zamanda yeni bilgiyi öğrenme, kaydetme ve hatırlama yetilerinde de bozukluk gelişmektedir. Tekrarlayıcı ve aşırı dopamin salınımı doğal ödüllendirici olarak bilinen ve normal şartlarda kişiye keyif veren yemek yeme ve sanattan-müzikten keyif almasına da engel olmaktadır.
3)Bağımlılığın psikolojik tarafı nedir?
Bağımlılık psikolojik açıdan değerlendirildiğinde başlangıçta kişilere keyif vermekle birlikte, bu anlık keyifler giderek ruhsal bozukluğa sebep olmakta, iradenin kontrolden çıkmasına ve aklın çalışamaz hale gelmesine neden olmaktadır. Bu ruhsal bozukluk kendisini; kişinin olağan yaşamına ve davranışlarına sirayet ederek öz bakımın azalması sosyal yaşamda geriye çekilme şeklinde göstermektedir. İnsanın uyum gücünü zayıflatarak, iş ve okul hayatına devam edemeyen kişiyi başarısızlıklara sürüklemektedir. Bağımlılığın tüm etkileri zincirleme bir şekilde birbirini etkileyerek, kişiden kişiye hayatlarının farklı alanlarında farklı sonuçlar doğursa da, aslında bağımlılığın psikoloji üzerindeki etkisi nedeniyle kişileri muhtemel tekbir yola sokmaktadır bu da başarısızlık yoludur. Bahsettiğimiz iş okul ve sosyal hayattaki başarısızlıkların yanı sıra kişilerdeki öfke kontrol mekanizmasını bozarak gereksiz tartışmalara, bağımlı kişilerin toplumsal sorun çıkartmalarına, anksiyete ve ani öfke patlamalarına yol açarak kişilerin adli problemlerle de karşılaşmasına neden olmaktadır. Açıklamış olduğumuz sebep sonuç ilişkileri değerlendirildiğinde, bağımlılığın davranışsal sosyal ve biyolojik olarak incelemesi yapılmasına rağmen her bireyde aslında bağımlılığın psikolojik tarafının kişileri en çok etkileyen ve kişilere en çok zarar veren taraflarından olduğunu görebiliyoruz.
4)Bağımlılık Tedavisi nasıldır?
Tıpkı diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi bağımlılıkta da tamamen iyileşme yani hastalığın hiç olmamış gibi ortadan kalkması mümkün değildir. İyileşme yerine düzelme ya da değişim demek daha doğru olacaktır. Buradaki değişimden kastedilen kişinin kullanımını durdurmasının yanı sıra kullandığı maddeye karşı duyduğu isteği kontrol altına alabilmesi, düzenli bir hayata devam edebilmesi, yaşadığı olumsuz olaylarla alkol ya da madde olmadan baş edebilmesi, stresle baş etme gücünün ve olumsuz duyguları kontrol etme becerisinin gelişmiş olması olarak tanımlanabilir. Kişinin tedavisinde kullanıma sebep olabilecek faktörlerin saptanması ve bu ihtiyaçların alkol ve madde olmadan karşılanabilecek düzeye gelmiş olması hedeflenmektedir. Ancak tedavide bu noktalar eksik bırakıldığında ve kişinin tekrar kullanım olması durumunda hastalığın alevlenmesi ve kısa süre içerisinde sorunlu kullanım haline dönmesi beklenen bir durumdur. İyileşme kişiden kişiye bir takım farklılıklar gösterse de genellikle her dönemin kendine ait özellikleri vardır. Tedavide kullanılan yöntemler;
1.Bireysel Psikoterapi
2.Bağımlılıkla İlgili Grup Terapileri
3.Etkileşim Grup Terapileri
4.İlaç Tedavisi
5.Nöromodülasyon yöntemler (Derin Beyin Uyarım (Deep TMS)) Tedavisi
6.Aile Eğitimleri