1974 Yılında büyük özverilerle canımızı, kanımızı, malımızı, mülkümüzü esirgemeden yürüttüğümüz onurlu direnişimiz mutlulukla son buldu ve artık ödediğimiz tüm bedellere karşı mutlu ve özgür olacağımızı sandık, acaba öyle mi oldu? Mutlu muyuz? Geleceğimiz aydınlık mı?
1974 den günümüze 44 geçti, Her seçim sonrası mutlu olacağımızı sandık, Olduk mu? Tabi her seçim sonrası mutlu olanlar çok. Mesela Hükümete gelen parti veya partilerin tayfası, hükümetten giden ve genç yaşta evinde zevklerini yaparak günlerini geçirip ay sonu bilmem asgari ücretlinin kaç katı avanta para alan müşavirler.
1974 sonrası oluşan ve makamlar ve varlıkların üleşilmesine dayanan demokrasimiz bizi varmamız gereken özgür ve kalkınmış ülke yerine muhtaç ve benliğini kaybetmiş bir ülke haline getirdi.
Zaten bu demokrasi oyununu beceremeyeceğimiz için ve de özellikle bir makamı ömür boyu sahiplendirmemiz için 1983 yılında bir Cumhuriyet kurduk ve bu Cumhuriyetin Anayasasına da öyle geçici madde koyduk, Yoruma açık ama netice olarak Kıbrıs sorununun çözümüne kadar geçerli olacak bir madde ile Tüm Devlet ve Hükümet yetkilerimizi bir makama teslim ettik. Özetle Cumhuriyet kırarak bağımsızlığımızı değil bağımlılığımızı ilan etmiş olduk.
Koltuk ve seçim kazanma uğruna her seçim döneminde kaynağın nereden sağlanacağı belli olmayan haklar,Devletin arka kapısından işe alınan yüzlerce insan,dağıtılan binlerce dönüm arazi,seçilip vekil koltuğuna oturan memurlara yedi nesil şatafatlı hayat sürme garantisi..daha neler neler..Ama bütün bu varlıkların tükenmesinden gocunmayan sadece kendilerinin ve yandaşlarının torbalarının dolu olması yeterli olan bir siyaset..
Aday oldunuz, Vekil seçildiniz. Vekillik maaşından emeklilik hakkı kazanırsınız, tabi hem ikramiyeniz hem de emeklilik maaşınız artık Vekil maaşı üzerinden hesaplanacaktır. Vekil olduğunuz sürece kendi aile ve yakınlarınıza sağlayacağınız çıkarlar da cabası. Memursanız Vekil olun ve hep ekmek kadayıfını kaymaklı yiyin.
Enteresandır memur olmayıp vekil seçilenler benzer hakları kullanamıyorlar. Aynen mücahitlik sürelerinin emeklilikte sayılması yasası gibi. Memursanız emeklilikte mücahitlik süreniz iki ile çarpılarak hizmet yıllarınıza eklenir, Sosyal sigortalı iseniz bir katı.
Siz bunlar gibi yasalar çıkarıp Sigortalı çalışanları Devlet eliyle mağdur edeceksiniz. Sonra memur devleti olduk, herkes memuriyet ister diye şikâyet edeceksiniz. Hükümet yetkililerinden herhangi biri bu günkü memur kadrolarının kaçta kaçının Amme komisyonu sınavları ile işe alındığını açıklayabilir mi. Böylesi bir araştırmayı yaptıklarını zannetmiyorum. Benim kanaatim sınavla girenlerin %10’u aşmayacağıdır. Gerisi bu gün bile şikâyet konusu olan ama devam eden arka kapıdan alma sistemi iledir.
Popülizmin bu kadar yüksek boyutlarda içimize işlediği bir ortamda üstelik benden olmayana hayat yok mantığı ile davranan Siyasetçilerimizin siyaset yaptığı partilerden ne umut bekleyeceğiz.
Göç yasasından sonra kapağı Devlet kapısına atanlar da memnun. Ne kadar şikâyetçi olsalar bile Devlet güvencesi altında olmalarından memnundurlar.
Özel sektör çalışanlarına gelince onlara aldıran Hükümetler yok. Ne sendikaları var ne de iş güvenceleri. Alacakları para da, çalışacakları saatler da patronların dudakları arasına sıkışmış onların insafına kalmış. Çalışanın lehine çıkan yasaları uygulamak da onların inisiyatifine kalmış.
Bize yakışan bu mudur?