Bir Kıbrıslıdan Türkiye'ye acı mektup

Arif Alasya

Ağızdan ne kadar kolay çıkıyor.

Sadece 3 kelime.

Sadece 1 cümle.

Ama bütün sorunların kaynağı o cümledir belki de:

“Kıbrıs, Türkiye’ye benzemez.”

Kıbrıslı da Türkiyeliye benzemez.

Tornadan çıkmış gibi Türk arıyorsanız önce kendi etrafınıza bakın.

Hangi yöredeki Türkler birbirine benziyor?

İzmirliyle Sinoplu çok mu benziyor birbirine?

Kıbrıslı da Türkiyeliye benzemez.

Benzemediği için sürekli eleştirilse de aşağılansa da bu böyledir.

Bunu kolay kolay değiştiremez kimse.

Nasıl ki İngilizleşmedi, Rumlaşmadı, Türkiyelileşmeyecek de.

Kıbrıs’ın ve Kıbrıslının, Türkiye’den ve Türkiyeliden farklı olduğunu kabul etmek neden bu kadar zor?

Mesela oruç tutanı vardır, kurban keseni çoktur ama camiye gideni, namaz kılanı azdır.

İlle beş vakit namaz mı kılmalıdır Kıbrıslı, Müslüman kabul edilmek için?

Kıbrıs’ta herkes Müslüman’dır ama kimse kendini “ben Müslüman’ım” diye tanıtmaz. Kendisi bilir, o ona yeter.

Böyledir Kıbrıslının Müslümanlığı. Türkiye’den farklıdır.

Fena mı?

Sürekli aksiyle suçlansa da Türklükle bir derdi de yoktur Kıbrıslının. “Önce Türküm” değildir. Önce Ahmet’tir, Mehmet’tir, sonra Kıbrıslıdır.

Türk Kıbrıslı değil, Kıbrıslı Türk’tür.

Ama en koyu Türk’ten bile daha Osmanlı’dır. Ataları 1571’de Adana’dan, Mersin’den gelmiştir. Ada olduğu için dışarıyla çok karışmamıştır.

Hâlâ Osmanlıdır yani.

Dili de öyledir. Orta Asya’dan beri kullanılan sözcükleri kullanır Kıbrıslılar. Bir tarafı da Orta Asyalıdır yani. En hakiki Türk sizin anlayacağınız.

Kökleri o kadar da karmaşık değildir Kıbrıslının.

“Annemin dedesi Selanik’ten göçmüş. Babamın dedesi de Gürcistan’dan. Annemin babası Trabzon’da doğmuş ama annem Mersin’de. Babamın babası İzmir’de doğmuş, babam Ankara’da. Ben de Erzurum’da doğdum”

Böyle hikâyeler yoktur Kıbrıs’ta.

“Annem Lefkoşalı, babam Girneli, ben Lefkoşa’da doğdum”

Bu kadardır.

Fena mı peki?

Sizden farklı olmaları kötü mü?

Sürekli onları “çalışmadan maaş almakla” suçlarken, bunların mantıksız olduğunu hiç düşünmediniz mi?

Kim kime çalışmadan para verir ki?

Devlet dairelerindeki iş yükü Türkiye’ye kıyasla daha az diye çalışmıyor mu sayılıyor Kıbrıslı memurlar?

Sınıflardaki öğrenci sayısı illâ 60 kişi mi olması lâzım, öğretmenlerin çalışıyor kabul edilmesi için?

Her gün birileri birilerini öldürmediği için, Kıbrıslı polislere maaş vermesin mi devlet?

Onları tembel ilân etmeden önce, bir düşünseydiniz keşke Kıbrıs’ın koşullarını.

Her ülkenin kendi koşulları içinde değerlendirilmesi gerektiğini de bilseydiniz keşke.

Sandığınız gibi dinleri imanları para değildir Kıbrıslıların. Çok para Kıbrıs’ta işe yaramaz.

Siz onların tek derdi paradır sanıyorsunuz ama onlar paranın satın alamayacağı şeylerin peşindedir.

Yıllarca, kırtasiye ürünü olarak bile bir değeri olmayan pasaportları taşıdılar ceplerinde. İstedikleri yere istedikleri zaman gidemediler. Şimdi Avrupa Birliği pasaportları var ya, hani almak için Rumlara yalvardıkları pasaportlar, işte o pasaportlar paranın satın alamayacağı en önemli şeyi verdi Kıbrıslılara.

Özgürlüğü.

Ama siz onu bile çok gördünüz.

Rumcu ilân ettiniz o pasaportu alanları.

O pasaportların, 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin onlara verdiği bir hak olduğunu bilmediğiniz için atıp tuttunuz.

Belki bazılarınız kendi sahip olamadığı için kıskandı o pasaportları.

Ama keşke yapmasaydınız. Yakışmadı çünkü.

Sevinseydiniz Kıbrıslılar adına. Bu yakışırdı “Anavatan”a.

Keşke bu hayatta kendini bile kurtaramamış insanların, Kıbrıslılara “sizi biz kurtardık” demelerine izin vermeseydiniz.

Kendi ellerinizle yaratığınız KKTC’nin, var olduğunu iddia ettiğiniz refahını Kıbrıslılara çok görmeseydiniz keşke.

Onların o “refah”tan başka bir şeyleri yok çünkü.

Sinemaları, tiyatroları, operaları, alışveriş merkezleri yok onların.

Arabaları var ama düzgün yolları, sokakları, Bağdat Caddeleri yok.

Lüks restoranları, İstiklâl Caddeleri, Bodrum barları yok.

Anlayacağınız onların sadece refahları var. Bari ona dokunmayın.

Eğer elinizi kumarla, kara parayla, fuhuşla, uyuşturucuyla, kaçakçılıkla kirletip sonra o eli Kıbrıs’a yardım eli diye uzatacaksanız, yalvarırım çekin ellerinizi Kıbrıs’ın üstünden.

1974’te uzattığınız dost elini büyük bir umutla tutmuştu Kıbrıslılar. O ele küstürmeyin onları.

Para veriyorsunuz diye size benzemelerini istemeyin onlardan.

O paralar analarının ak sütü gibi helal çünkü onlara.

Veriyorsanız, içinizden geldiği için verin. Her gün yüzlerine vuracaksanız, vermeyin.

Şunu anlayın. Kıbrıs, Türkiye gibi değildir.

Olmamalıdır da.

Olmak da istemiyor zaten.

Türkiye olmak kötü olduğu için değil. Kıbrıs olmak güzel olduğu için.

Kıbrıs artık eskisi gibi değil. Ama hâlâ çok güzel.

Lütfen daha fazla bozmayın.

Bırakın gül, gül gibi, karanfil, karanfil gibi koksun.

Karanfilden gül, gülden de yasemin kokusu beklemeyin.

Her çiçek kendisi gibi koktuğu zaman güzeldir.

(Alıntı : Uluç Çağrı Kabataş)