KKTC kurulduğu günden bu güne hep ekonomik ve siyası çalkantıların yaşandığı bir ülke olmuştur
Önce ülkenin kaynakları yandaşlara peşkeş çekilmiş. Makam ve mevkiler yandaş isimlerle niteliklerine bakılmaksızın yığınlaştırılmıştır.
Halka bir parmak bal çalar gibi 10 yıldan emeklilik, mücahitlik hizmetlerinin bire iki sayılması gibi absürt haklar tanınarak emekli sayısı artırılmıştır.
Bir de üstüne üstlük mücahit puanı diye bir uygulama yapılarak milyonlarca puan dağıtılmıştır.
Bütün bu uygulamaların sonu vatandaş adına hüzün ile sonuçlanırken Yine belli kesimler servetlerine servet katmışlardır.
10 yılda emekli olanlar aldıkları ikramiye bir araba parası etmediği halde yüksek enflasyon ve faiz nedeniyle parasını bankalara yatırarak emekliliğinden fazla faiz almış bir de iş bulup gençlerin önünü kesecek şekilde işler duruma gelmişlerdir. Sonunda bankalar krizi çıktığında da bu mutluluk sona ermiştir.
Mücahit puanları ile mal almaya yönelenlere kaynak yok cevabı verilerek. Simsarlara yok pahasına satılması teşvik edilmiş. Sonra da bu simsarlarla da işbirliği içinde saklanan kaynaklar ele geçirilmiştir.
Kıbrıs liraları 36’dan TL’ye çevrilmiş sonra bu paralar yandaşları aracılığı ile geçerli kurdan değiştirilerek zenginler yaratılmıştır.
Ada ekonomisinde önemli bir yer tutan Kooperatifçilik. Fasıll 114’de yapılan bir değişiklikle Kooperatif şirketler mukayyitliği Başbakana bağlanarak Kooperatifler siyasallaştırılmıştır.
1986’ya kadar tüm kaynaklar tüketilmiş ve Özal’ın talimatıyla tüm üretim durdurulmuştur.
Artık ülke her geçen gün içten içe sömürülmeye başlanmıştır.
Bu sömürü düzeni içerisinde ayakta kalabilen Türkiye’nin güçlü firmalarının taşeronluğunu yapan şirketler olmuşlardır.
Marketçilikten karaborsacılığa, Mücahit puanları ile milyon dolarlık arazi ve evlere sahip olanlar semirip durmuşlardır.
Kıbrıslı her dönemde ‘’biz çözeriz’’ diye yola çıkanlara güvenmiş ama bu güne kadar güvendikleri dağlara karlar yağmıştır.
Özel sektör çalışanları başta olmak üzere gerçek emekçilerin ocakları sönmüştür. Bu kesimin neredeyse tüme yakını Bankaların ve tefecilerim insafına kalmışlardır ve inim inim inlemektedirler.
Artık yeni yeni mazeretlerle bizleri oyalamayın. Bu güne kadar aldığınız önlemlerin hiçbiri emekçilerin lehine olmamıştır.
Be sermayeye, ne Bankalara ne de tefecilere dokunamıyorsunuz.
Eğer bizleri başkaları yönetiyor derseniz. Bir basın toplantısı ile sizi yönetenlere görevlerinizi devredin biz de gerçek muhataplarımız net olarak görelim.
DEVLETİN GÖREVİ, VATANDAŞLARININ GÜVENLİK İÇİNDE FİKİR VE BEDENEN YETENEKLERİNİ GELİŞTİRMESİNİ, AKIL VE İDRAKİNDEN FAYDALANMASINI SAĞLAMAK OLMALIDIR; ÇÜNKÜ DEVLETİN HAKİKİ GAYESİ HÜRRİYETTİR. (B. S)