Chucky ve Barbie’nin Savaşı

Psikolog Gülşah Özkurşun

_Anne:Hadi kızım oyuncağını Hasan’la paylaş! kardeş kardeş oynayın..

_Hasan:Bebeklerle kızlar oynar ben oyuncak silah istiyorum banane banane..

Bu diyalog çocukluğumuzdan aşina olduğumuz bir takım görsel ve duygusal çağrışımları beraberinde

getiriyor. Cafcaflı ambalajları,şahane tasarımları ile paylaşmaktan bile çekindiğimiz işte filan tarihindeki şu oyuncak… Oyuncaklar bir oyun materyalinden çok daha fazlasıdır.Çocuğun dış dünyayı keşfetme,algılama,bellek,zeka gelişimini sağlamaya masum bir vesile  iken çocuğun zihnindeki cinsiyet algısına  bir imaj unsuru olup ötekileştirme kavramını genelleştirir.Bunu tabiîki tek başına yapmaz. . Çocukların  şekil ve işlevsellikleri bakımından   oyuncak seçimlerini belirlemelerinin içgüdüsel  yönelimlerinden kaynaklandığını düşünmekteyiz. Halbuki büyük oyuncak firmalarının masum olmayan vizyonlarından doğan oyuncaklar  ebeveynlerin onayından geçerek  babaların yarım kalan savaşlarını erkek çocuklarının hayal dünyasında  sürdürmektedir..Annelerin ise anaçlıklarının,güzellik kaygılarını ve kırılganlıklarını kız çocuklarının hayal dünyasında yaşatmaktadır.

  Oyuncaklar biblo gibi kayıtsız kalınan şeyler değillerdir.Oyuncak oyuncağın tarzına uygun bir  eylemle eşleştirildiğinde oynanabilir hale gelmektedir.Oyuncak oynanırken oyunun sürdürülmesini sağlayan hareketler bir takım duygulanımlar oluşturmaktadır.Eyleme eşlik eden davranış ve duygulanım birbirine endekslidir.Giderek oynanan oyun sonucu davranış ve duygulanım benimsenir. Oyuncaklara atfettiğimiz duygulanımlar kalıcı davranış ve yönelimlerimizin zeminini oluşturmaktadır.Sosyal normlar , yetişkinlikteki cinsiyet kimliklerimizden beklenen bütün psikolojik ve sosyal farkındalığı bize çocukluk evresinde kazandırmaktadır.Çağlar boyu erkek cinsel kimliği güç,otorite,savaş,rekabet kavramlarıyla özdeşleştirilmekte olup duygusallık  erkek kimliğinde bir zayıflık algısı yaratmaktadır.Hal böyle olunca şiddet psikolojik ve edimsel yanlarıyla meşrulaştırılmaktadır.Ebeveynlerin çoğu oyuncak silah,savaş vb oyuncak ve oyunların oynanmasına izin vererek çocuklarının hayal dünyasına  şiddet olgusunu katmaktadır. Çocuk zihni muhakeme yapacak erişkinliğe henüz ulaşmadan,dövüşmek, öldürmek,intikam almak gibi kavramları içinde barındıran oyuncak oynama stilleri ile tanışmaktadır.Çevresinde kendiyle ortak paylaşımı sürdürdüğünü gören çocuk eyleminden ötürü onaylandığını fark  ettikçe kendini yalnız hissetmez ve buna devam eder.

  Ebeveynler çocuklarının yetişkinlik evresinde dünya görüşlerinin nasıl şekilleneceğinin sorusuna bir kaygı taşımamaktadır.Toplumuzda şiddet bağımlısı biriyle tanışıldığında kişideki bu çarpıklığın sebeplerinin çıkış kaynağının çocukluktaki yaşantıları olabileceği fikri akıllara nadir gelmektedir.Fakat çocuklukta deneyimlenmiş yaşantılar dinamik bir psikolojik örüntü oluşturmaktadır.Yetişkinlik evresinde çocukluk deneyimlerine atıfta bulunan yaşam koşulları ortaya çıktığında bilinçaltındaki oluşumlar zihni yönlendirmektedir.Ebeveynler, şiddet ve cinsiyet farkındalığı kazandıran oyuncak ve oyun tarzlarını çocuklarına kanıksattırıyor belkide  çocuklarının gerçek dünyaya hazırlayan ve o dünyayla erken yaşta yüzleşmesini sağlayan bir araç olarak gördüğünden bu çabanın olumsuz yanlarını kolaylıkla bertaraf edebiliyor..Çocuğun hayal gücünün zenginliğini sınırlandırıp sosyal normlara hazır kalıplara sokma çabası ve toplum psikolojisine uyumlu hale getirme düşüncesindeyiz.

Eğer içinde bulunduğumuz toplum insani bütün vasıfları koruyan ve yüceleştiren bir oluşum olsaydı.Şu an çocuklarımızı sosyal normlarla uyumlu hale getirme çabalarımızın eleştirilmesi itici olurdu.Halbuki toplum psikolojisindeki çarpıklıkları fark ederek çocuk psikolojisinin bu sorunsaldan nasıl etkilendiğini görebiliriz.

Psikolog Gülşah Özkurşun