Günümüzde ebeveynler çocuklarını aşırı şımartıyor, her istediğini yapıyor. öyleki yeri geliyor eve alınacak bir mobilyada dahi çocuğun görüşüne fikrine başvuruluyor. bu tavır ilerde çocukta narsist duygulara sebep oluyor. Ebeveyn hangi tutumları ile çocuklarını narsistliğe sürüklüyor? Niçin?
Aile çocuğun kötü yanlarını görmezlikten gelir ve gösterişe olan merakını sınırlayamazsa çocukta narsizm adı verilen bir kişik özelliği gelişir. Bu eğilimde olan bir çocuğun istekleri bitmez. Her durumda ve her ilişkide özel olma arayışındadır. Sıradan bir kişi olmaya dayanamaz. Binlerce izleyicinin övgüsü ve alkış olmadan yaşayamayan bir yetişkin olur çıka Aile çocuğuna hem sorgulamayı hem de otoriteyi kabul etmeyi öğretiyorsa, onun uç noktalarda bir kişilik geliştirmesini önlemiş olur. Bu uçlardan biri, sürekli olarak anababasının onayını bekleyen, herkesi mutlu etmeye çalışan ürkek ve uysal bir kişi, öteki de bir başkasının yönetiminde çalışamayan bir isyankardır.
Çocuklarda narsistlik ne demektir?
Narsist kişiler bencildir ve kendilerine özel bir kişi gibi davranılmasını isterler.Narsizm kişinin kendisini sevmesi,beğenmesi, değerli ve önemli hissetmesi ile ilgili olan bir kavramdır. Sorunlar doğal olarak en fazla insanlarla ilişkilerde ortaya çıkar. Beklentileri fazla olan, egosantrik bu çocuklar istekleri karşılanmadığında kendilerinden hoşnut olmayacaklardır. Örneğin gereksindiği zaman doyurulmayan bir bebekte kendisini değersiz birisi olarak hissetmeye yönelik bir yapı oluşabilir.Karşılarındaki insaneların istek, gereksinim ve doyumları bu çocuklar için önemli olmamaktadır.
Çocuk kıyafetlerinde prenses, kral türü yazılar bulunuyor. Bu gibi yazılar çocuğu nasıl etkiler? Ebeveyn çocuğunun kıyafet seçiminde nelere dikkat etmelidir?
En küçük normal davranışları bile büyük olaymış gibi alkışlanan, abartılan, övülen bu çocukların bütün eşyaları, giysileri, çantaları da 'prenses rengi' olarak kabul edilen pembenin türlü tonlarında; barbi, cindy, winks gibi ideal vücutlu, havalı genç kız figürleriyle bezelidir.. Ancak, bu şekilde ben merkezci ve her isteği yapılarak büyütülen çocukların, aile dışında okul ve arkadaş ortamında başka şartlarla karşılaştıkça hayal kırıklığı yaşaması ve mutsuz olması kaçınılmaz bir gerçek. Bu çocuklar yuvaya veya ilkokula başlayınca yaşıtlarıyla eşit muamele görmeyi kabullenemiyor.
Gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde de sorumluluk yüklenmekte zorlanıyorlar. Dış görünüşleri ve kıyafetleri ile beğenilmeye alışan çocukların ilkokuldan itibaren 'marka düşkünü' haline gelebiliyorlar.
Ebeveyn çocuklarını mutlu etmek adına her dediğini her istediğini yapıyor. Öyle ki bazı ebeveynler çocuğa göre hayatlarını şekillendiriyor. Aileler çocuklarına bu kadar müsamahalımı davranmalı? Bunun sınırı nedir?
Doğru karar verebilmek ve seçim yapabilmek gelişim düzeyi ile ilişkilidir. Yeterli beyin gelişimi olmayan, düşünmeyi ve değerlendirmeyi henüz öğrenmemiş bir çocuğun karar vererek,seçim yapmasını istemek onu çaresiz bırakmak ve sıkıntıya sokmak demektir Bir de aşırı ilgi ile ilgisizlik arasında gidip gelen aileler vardır, çocuğa sürekli neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair karışık mesajlar gönderirler.Çocuklar giderek dengesizleşirler.
Narsist yetiştirilen çocuklar ilerde ne gibi sorunlar yaşıyor?
Bedel ödemeyi bilmeyen, sınırsız çocuklarla,evden kaçan, umursamaz ve öfkeli çocuklar yaratılmaktadır. Aileler, çocuklarını yetiştirmenin yanında onların sınırlarını da belirlemek zorundalar.Yoksa, ruhsal açıdan sağlıksız ve toplumla uyumsuz nesiller oluşur. Sorumluluk almadan, hayatın olumsuz ve zor şartlarını öğrenmeden büyüyen çocukların evlilik ve aile sorumluluğunu taşımaları da zor oluyor. Çevresindeki herkesten sevgi, ilgi ve hizmet beklentisi içinde yaşadığı için karşılık bulamayınca da hayal kırıklığı yaşıyorlar.
İdeal çocuk yetiştirmek nasıldır? Çocuk yetiştirme konusunda ebeveynlere önerileriniz nelerdir?
Çocuklar dürtü ve isteklerini ertelemez, dizginleyemez. İsteklerinin hemen olmasını arzular, yer, zaman gözetmezler.. Souut düşünme çocuklarda yavaş gelişir ve 11 yaş civarında oluşur.. Bu nedenle sadece gözleriyle gördükleri, elleriyle tuttukları şeye inanırlar. Onları tehlike karşısında uyardığınızda, somut olarak görmeleri gerekir.. Eğer çocuğa bilgilendirme, bilgileri değerlendirme, düşünme öğretilmezse erişkin dönemde de somut dönem özelliklerini gösterir.
Okul öncesi dönemde, onu seçim yapmak ve karar vermek zorunda bırakmak, onda kaygı, yetersizlik ve kızgınlık oluşturacaktır. Örneğin üç yaşındaki çocuğa gidilecek yerin, yatma saatinin, yemesi gerekenin, giymesi gerekenin, izlemesi gerekenin, yapmaması gerekenin seçimini bırakmak demokratik aile ya da çocuğa kişilik veren aile olmayı sağlamaz. Aksine sorun yaratır.
Çocuklarda narsizmin belirtileri.
Burada bir noktaya dikkat çekerek başlamak isterim. Narsizm bir kişilik bozukluğudur. Kişilik ise 18 yaş civarında gelişimini tamamlar ve o yaşa kadar bir çocuk için narsistik kişilik bozukluğuna sahip tanımını yapmak mümkün değildir. Ancak ileride böyle bir kişilik bozukluğuna sahip olabilir ve risk grubundadır denebilir. Narsizm denilen olgu saplantılı bir şekilde bireyin kendisini kusursuz, etrafındakileri ise eksik ve kendisinden çok aşağıda görmesi ve aşağılamasıdır. Bazı durumlarda da kişinin kendine yönelik küçük görmesi ve kendine hakaret edip aşağılaması olarak da karşımıza çıkabilir. Her ikisi birbirine zıt kutuplar gibi görülse de aslında temelde yatan neden aynıdır. Biz bu nedene kırılgan benlik yapısı diyoruz. Kırılgan benlik yapısına sahip kişiler aslında etrafına karşı güvensiz, bilinçdışı bir şekilde kendilerini eksik ve zayıf hisseden kişilerdir. Ancak bu durumun yarattığı yoğun kaygıdan kaçınmak adına kendi etraflarına sert ve aşılması güç bir kabuk örerler. Bu kişiler dış çevreye kimsenin yardımına ihtiyacı olmayan, aşırı bağımsız, güçlü kişiler olarak gösterirler ve bu durumdan dolayı da yalnız kalan bireylerdir. Sorulduğunda arkadaşa ihtiyaçları olmadığını çünkü kimsenin kendisiyle arkadaşlık edebilecek düzeyde olmadığını belirtirler. Ancak dediğimiz gibi bu güç gösterisinin tek nedeni kendi kırılgan benliklerini örtmektir. Bu kişiler etrafındaki kişiler tarafından sürekli övülmek, pohpohlanmak ve takdir görmek isterler. Eğer kendilerine tam tersi bir yönde eleştiride bulunursanız, onları hüsrana sürükler ve agresif tepkilerinin odağında yer alırsınız.
Çocuklarda narsizm gelişmesinde ailenin etkisi var mıdır?Varsa hangi tür davranışlar narsizme yol açar?
Çok büyük etkisi var. Özellikle ailenin doğru bildiği yanlışlar bunun en önemli nedenleri. Bunlardan biri bebeklerde ağlamanın ailenin ilgisini çekmek amaçlı yapıldığı ve bu ağlamaların azaltılması için her ağlandığında çocukla ilgilenmeme inanışıdır. Yüzeysel olarak baktığınız zaman gerçekten de çocuğun ağlamalarını bu yöntemle azaltabilirsiniz ve bu da ailenin keyfinin yerine gelmesini sağlar. Çünkü bebek kendini sakinleştirmenin bir yolunu bulmuştur. Ya beşiğinin parmaklıklarına tutunur ya odasının tavanındaki şekilleri inceler ya da üzerindeki örtüsünü tutar. Ancak şunu da öğrenmiştir. Benim ihtiyaçlarımı karşılayan, yardıma ihtiyacım olduğunda bana yardım edecek kimse yok. Yani güvenilecek kimse yok. İleriki süreçte bebekliğinde veya çocukluğunda yaşadığı bu travmayı tekrar yaşamamak adına arkadaştan, yeni insanlar tanımaktan ve derin ve romantik ilişkiler yaşamaktan kaçınır. Çünkü temeldeki yanlış düşünce şudur. Ben her üzüldüğümde her yardıma ihtiyaç duyduğumda biliyorum ki herkes bana sırt çevirip gidecek. Öyleyse ben kimseyle ilişki kurmazsam kimse de beni hayal kırıklığına uğratamaz. Ailelere bebeklerine böyle davranmak yerine her ağladıklarında onların ihtiyaçlarıyla ilgilenmelerini, eğer o anda bebekle ilgilenemiyorlarsa bile bebeğe seslenerek onları rahatlatmaları gerektiğini söyleyebilirim. Bununla beraber annenin bebeği ruhsal olarak arzulaması, sevgisini sesine, yüz ifadesine, dokunuşuna yansıtması çocuğun ruhsal açlık çekmemesi açısından son derece önemlidir. Sadece çocuğun fiziksel ihtiyaçları ile ilgilenerek onunla tam anlamıyla ilgilenmiş sayılmazsınız. Çocuğunuz makine değildir. Sadece yemeğini vererek, ona oyuncak alarak onu doyuma ulaşmasını sağlayamazsınız. Az önce bahsettiğim ihmalkar aile tipiydi. Bunun yanı sıra bir de çocuğuyla 24 saat boyunca tek bir vücut gibi yaşayan anneler var. Onların düşüncesi ben çocuğum üzerinde ne kadar hakimiyet kurarsam, onunla ne kadar fazla dip dibe vakit geçirirsem çocuğum o kadar sağlıklı olur. Hayır olmaz. Çünkü bu çocuklarda da ya annem babam bir gün beni terk edip giderse endişesi vardır. Yine başkalarıyla ilişki kurmaktan kaçınırlar. Çünkü çocuk anneden sağlıklı bir şekilde ayrılmayı başaramamıştır. Çocuk ruhsal anlamda hala annenin bedeninde yaşamaktadır. Çocukların da bireyselleşmeye ihtiyaçları vardır. Kendi başlarına bir şeyler başardıklarını görmeleri, yaptıkları yanlışların sonuçlarını ve sıkıntılarını yaşamaları gerekir. Tek başına da vakit geçirmeyi bilmeleri önemlidir. Çünkü hayatı biz deneyimleyerek öğreniriz. Aksi takdirde birey yetişkinlik hayatında sudan çıkmış balığa döner. Bazen şöyle sorular olabiliyor: Peki bunun dengesini nasıl sağlayabilirim? Buna verebileceğim rakamsal bir cevap yok. Yani size şu kadar saat çocuğunuzla ilgilenin şu kadar saatte çocuk tek başına oynasın diyemem. Bunun pratiğini ve dengesini aile, kendi çocuğunu tanımaya başladıkça sağlayacak. Narsizmin bir diğer nedeni ise aile tarafından yaratılan doyumsuz çocuk tipidir. Bazı aileler çocuklarının her isteklerini karşılarlarsa çocuklarıyla olan ilişkilerinin sağlıklı olacağına dair yanlış inanışa sahiptirler. Sürekli doyurulan çocuk kaybetmeyi bilmeyen ve kayba karşı tahammülü olmayan çocuktur. Dolayısıyla kendilerini mükemmel ve kusursuz görme eğilimindedirler.
Tedavisi nasıl olur.Bu süreçte nelere dikkat etmek gerekir?
Tedavisi psikoterapi ile mümkündür. Ancak burada hem aile hem de çocuğun farklı psikoterapistlerce seans alması uygun olandır. Psikoterapi ile beraber çocuğun temelde yaşadığı güvensizlik duygusu ve yanlış inanç ve düşünceleri ortadan kaldırılırken aile içi dinamikleri de yeniden düzenlenir. Böylece birey daha sağlıklı benlik algısı ve insanlar arası ilişkilere sahip olur.