Simdi seçim zamanı. Bize soruyorlar, toplumun siyasete ve siyasetçiye güveni kalmadı. Geleceğe yönelik umutları zayıfladı. Siz TKP olarak ne öneriyorsunuz?"
Bu soruya parti olarak TKP'nin ve "Değişim ve Kurtuluş İttifakı"nın cevabı vardır; üstelik çok anlaşılır ve nettir.
Birey yurttaşın genel anlamıyla siyaset kurumuna olan güveninin ciddi şekilde azaldığı doğrudur. Biz de, "başka seçeneğimiz var mı" diye sorguluyoruz. Toplumun içinde bulunduğu durumdan kurtulması için kullanılması gereken yöntem yine parlamentarizmdir ve bu da siyaset kurumu aracılığıyla olacaktır. Yaşanan hayal kırıklıkları izlenen yöntemden değil siyasetçilerin uygulamalarından kaynaklıdır.
Daha açık söylemek gerekirse; bu toplum bireylerinin siyaset kurumuna ve siyasetçiye karşı duyduğu güvensizliğin nedeni, siyaset kurumu değil UBP'li CTP'li, DP'li ÖRP'li siyasetçilerin uygulamalarıdır.
Özellikle UBP'ye ve CTP'ye oy verme alışkanlığında olan yurttaşlar bunu bildikleri halde, diğer siyasi seçenekleri değerlendirmek yerine, alışkanlıklarını koruyup yine aynı partiye oy vererek, sistemin çalaışmasını engellemektedirler.
Demokrasilerde başarısız olduğu kabul edilenler görevden uzaklaştırılır ve yerine başka bir alternatife görev verilir. Sistem bu şekilde çalışır. Bu bilinen bir şeydir. Ancak maalesef bizde buna uymak yerine küçük çıkar kırıntıları yüzünden suçu sisteme yükleyip aynı partiye oy vermeye devam etme şeklinde bir eğilim yaratrılmaya çalışılmaktadır. Yanlış olan budur.
Siyasetin sol kanadına oy veren birey seçmenler artık kabulk etmek durumundadırlar ki, CTP eski CTP değildir. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra CTP siyasal yelpazede kendine yeni bir çizgi arayışına girdi. O günün koşullarında belirledikleri siyasi çizgi Avrupa demokrasilerinde yükselişte olan "yeşil" çizgiydi. Yani çevreciliği öne çıkaran bir anlayışın siyasi çizgisiydi. CTP'nin kırmız rengi terk edip yeşil renge bürünmesi bunun göstergesiydi.
CTP'nin o zamanki yeni çizgi arayışını hiç eleştirmedim. Bir siyasi parti zaman içinde siyasi duruşunu düzenleme hakkına sahiptir. CTP'nin çevreci bir siyasi anlayışa, yeşil çizgiye oturma kararını saygıyla karşıladım.
Ancak CTP bu kararını yaşama geçirmek yerine, görüntüde sosyalist söylemi tutup iş hükümette uygulamaya geldiğinde liberal politikaları hayata geçirmeyi tercih etti.
Rengini kırmızıdan yeşile geçiren CTP'den Avrupai anlamda yeşilci bir siyasi duruş hiç görülmedi. Tersine duruş ise çok görüldü.
CTP'nin hükümetteyken yeşil rengi kullanıp neo-liberal politikaları uygulaması, muhalefette düştüğünde ise kırmızı rengi kullanmaya geçip sol söyleme dönüş yapması genel olarak Kıbrıslı Türk sol seçmene büyük zarar vermiştir.
CTP'nin yarttığı güvensizlik duygusu Kıbrıslı Türk solunun ana partisi TKP'yi de olumsuz etkilemektedir.
Konuyu işlemeye bir sonraki yazımızda devam edeceğiz.