Emirname yürürlüğe girmiş oldu.
Yani İskele ve Mağusa emirnamesi.
Ne dersiniz, hayır gelir mi bu yerlere bu emirnameyle?
Eğer ki plan program dahilinde bir çalışma yapılırsa, işte o zaman hayır gelir bu iki yerleşim yerine.
Yoksa tam tersi plansız işler devam etmiş olursa o zaman bu yerleşim yerlerin durumları facia alanına dönmüş olur.
Bakınız Girne’de yaşanmış olan felaketin korkunç boyutlarına.
Hasarlar büyük!
Bu şekilde eğer ki davranılmış olunursa, Girne şehrinden beter manzaralar meydana gelmiş olacaktır.
Bakıyorum da yaşanan bu felaket nedeniyle İçişleri Bakanı ortadan adeta kaybolmuş.
Yaratılan enkaz yerlerine gitmiyor.
O yerlerde neler oldu? Hasar ne? Bundan sonra ne yapılacak? Bakan, yerinde herhangi bir inceleme de dahi bulunmadı.
Neden?
Soruyorum, neden?
Girne Lapta Başpınar yavuzlar mahallesinde yaşanan korkunç manzara karşısında oraya bakıyorum da uğramadı bile.
Peki ya o ölen gençlerin Girne - Lefkoşa yoluna uğradı mı?
Maalesef uğramadı.
Bu felaket karşısında o yerlere gidilmesi gerekliydi.
Ama bakan bunu yerine getirmedi.
Her neyse.
Belkide bundan sonra bu felaketin yaşanmaması için makamında projeler, planlar hazırlıyor da o yüzden uğramadı diyelim.
Ínşallah öyle yapar.
Bu şekilde harekete geçer.
Umudum yok ama yinede belki vicdanen bunu yapar diyorum.
Bakan Ayşegül Baybars Kadri, süratle ve zaman kaybetmeden İskele ve Mağusa için bir imar plan hazırlar ve bu şekilde Girne ve ona bağlı olan yerleşim yerlerinde yaşanan felaketler yaşanmaz o yerlerde de!
Zaten bu “emirname kısa süreli olmalıdır ve derhal bir plan hazırlanmalıdır” şeklindeydi.
Öyleyse göreceğiz.
Bugün Girne’de yaşanan bu korkunç felaketin sebebi de çarpık bir yapılaşmanın ve planlı yapılaşmaya hayır denilmesinin neticesinden meydana gelmiştir.
Planlaşmaya hayır diyenler, politikacılar ve onlara bağlı bürokratlardır.
Para babaları Annan planı döneminde birçok gelişi güzel inşaatlar dikerek çok kötü şekilde şehrin canına okudular. O zamanlar korkunç satışlar söz konusu oluyordu. Bugün Girne'de 5 üniversite ve birçok da büyük otel var. Bunun yanında aşırı derecede büyüyen yerleşim yerleri söz konusu oldu.
Herkes Girne'yi en kaliteli bir yaşam yeri olarak tercih ediyor ve bu şekilde yerleşiyor. Ama işin aslı en kötü ve yaşanması mümkün yer olamayacağının gerçeğidir. Bu acı gerçekle büyüyen şehir ardından birçok sorunu da beraberinde getirmiş oluyor. Gerek trafik, gerekse alt yapı sorunları bir çığ gibi artarak devam ediyor. Adeta her yer yağma edilmiş biçimde yapıldı.
Plansız bir şekilde büyüyen Girne, bugün korkunç sele kendini teslim bırakmış oldu. Yanlış yapılaşma ve bütün derelerin, yatakların, kapatılarak sırf para kazanmak adına yok olmaya hızla getirilmiştir.
Peki bundan sonra ne olur?
Önlem almak için ne gerekir?
Hükümet, yaşanan bu felaketin raporlarını göz ardı etmemesi gerekir.
Benim buna pek umudum yok ama yine de belki vicdana gelirler diyorum.
Peki acilen ne yapılmalı?
Ílk iş olarak dere yatakları temizlenmeli.
Oralara dikilen bütün her ne varsa derhal yıkılması gerekir.
Derelerin ve yatakların eski haline gelmesi gerekir ki bu şekilde onun akışını sağlayarak felaket yaratılmasına dur diye bilinsin!
Devlet, dere yataklarını bundan böyle kimse dolduramaz diyerek ona göre Anayasaya bağlı hareket etmesi gerekir.
Eğer ki dereler de ve yataklarında yıkım meydana gelmezse, felaketin giderek büyük bir şekilde devamı gelecektir.
O zaman da Girne diye bir yerleşim söz konusu olmayacaktır.
Bu şekilde Girne'yi deniz teslim alacaktır.