Bizim siyaset dünyamızın derinliklerinde farklı güç odakları vardır. Diyebilirsiniz ki, hangi ülkede yoktur böyle derin güç odakları diye. Doğrudur. Nerdeyse tüm ülkelerde bu türden güç odakları vardır. İster (kapitalist) demokrasi olsun, ister diğer tanımlardaki yönetim şeklinde olsun nerdeyse tüm ülkelerde derin güçler vardır.
Bizim Kuzey Kıbrıs bu anlamda çok zengin bir coğrafyadır. Burada bilinir bilinmez çok sayıda derin güç merkezleri vardır. Bunların içinde yerlisi olduğu gibi yaban menşeli olanlar da vardır.
Siyasal partiler derinlerdeki değil yüzeydeki yani açıkta duran güç odaklarıdır. Ancak o sözünü ettiğimiz derin odaklar bunları da etkileme gücüne sahiptirler. Bu etkileme kendi çıkarları doğrultusunda olumlu ya da olumsuz olur.
KKTC'de seçim startı verildi veriliyor. Seçim için tarih ortaya atıldı. Buna benzer girişimler birkaç ay önce de yapılmış fakat cayılmıştı. Bu kez cayılmayacak gibi görünüyor. Zaten seçimin normal zamanına bugünden itibaren 8 ay kaldı. Şubatta erken seçim yapılacaksa normal süresinden sadece 4 ay öne alınmış olacak.
Öncelikle belirtmeliyim ki seçimin öne alınması toplumumuz açısından iyi bir şeydir. Çünkü çok açıktır ki, bugünkü meclis yapısı ve ona dayalı hükümet toplum içinde çoğunluğu temsil etmemektedir.
Peki ne oldu da seçim 4 ay öne alınıyor ona bakalım. UBP Genel başkanı ve Başbakan Hüseyin Özgürgün durduk yerde mi şimdiki ana muhalefet partisi konumundaki dünkü hükümet ortağı CTP Genel Başkanına seçim tarihi belirle çağrısı yaptı?
Böyle bir çağrı duruduk yerde yapılmaz. Sayın Özgürdün'ün hem partisi içinde hem de hükümeti içinde yığınla sıkıntısı olduğu herkes tarafından bilinen aleni hale gelmiş konudur. Bu sıkıntılarına bir de 2018 yılı bütçesi eklenmiş bulunmaktadır. Özgürgün hükümeti 2018 mali bütçesini Meclis'ten geçiremezse büyük prestij kaybına uğrar. Hükümetten düşrülmesi bile gündeme gelebilir. Hükümetten düşürülemese bile açığa çıkacak iç kavgalar yüzünden iyice prestij kaybı kaybına uğrayacak ve partisi UBP seçimlerde bundan büyük ölçüde olumsuz etkilenecek. Endişe bu.
Özgürgün'ün partisi içindeki en ciddi zorluğu Derviş Eroğlu olarak görünüyor. Derviş beyin UBP'ninm geleceği ile ilgili planları ile Özgürgün'ün planları örtüşmüyor. Hatta birbiriyle ciddi şekilde çelişiyor. İşte bu çelişkili planlar nedeniyledir ki, UBP Genel başkanı ile CTP Genel Başkanı arasında seçim tarihini belirleme anlamında bir paslaşma gördük.
Derviş beyin UBP ile ilgili planları UBP içinde deprem yaratacak nitelikte. Bununla birlikte aynı Derviş bey planları CTP içinde de fırtınalara sebebiyet verecek şekildedir. Derviş beyin İrsen Küçük'ü nasıl tasfiye ettiğini hatırlayanlar yeni planlar hakkında fikir sahibi olabilirler.
"CTP-DP-TDP Geçiş Süreci Koalisyonu benzeri bir yeni hükümet kurulup UBP'yi dışarıda bırakmak ve seçimde Hüseyin Özgürgün'ü sandikta bırakmak" gibi.
Bu planı CTP içinde bazıları "hoş" karşılarken bazıları da "nahoş" karşılamış. CTP Genel Başkanı da bu yükü üzerine almakla almamak arsında sıkışıp kalmış. Ve...
Derin odakların da iteklemesiyle paslaşarak Derviş bey girdabından sıyrılma hususunda uzlaşma sağlanmış!
Bu uzlaşının seçimden sonrasıyla ilgi kısmı da var(mış). Ama her iki parti tabanının hassasiyetleri dikkate alınarak bunu gizli tutmak hususunda da uzlaşmışlar.
Şİmdi önlerindeki cevap uydurmak zorunda oldukları soru şuymuş:
Madem ki seçimden sonra yeniden ortak olup hükümet kuracaklardı, geçen seneki ortak hükümeti neden bozmuşlardı?
Bu soruya şimdilik cevap bulamayacaklarını biliyorlar. Ancak öte yandan halkın unutkanlığına güveniyorlar.