Ekonomik krizlerde ilk alınacak tedbirlerin ülkenin mali yapısının çökmesinin önüne nasıl geçileceği ile ilgili tedbirlerin alınmasıdır. Önemli olan da bu alınacak tedbirlerde dar gelirlilerin korunmasına azami gayretin gösterilmesidir.
Bizdeki düzen bunu başarmaya müsait değildir.
Tek nedeni serbest piyasa ekonomisi adı altında ‘’Bırakın yapsınlar Bırakın geçsinler’’ felsefesi ile hareket edilip yasalarımızı da buna göre düzenlememizdir.
Bu felsefe Ecevit döneminin 1978/1979 döneminde Devlet Planlama teşkilatı başkanlığı yapmış Doç. Dr. Bilsay Kuruç’un yazdığı kitapta anlatılmaktadır. Günümüze kadar gelen bu ekonomik felsefenin uygulanması Türkiye’de ÖZAL dönemi ile başlar ve devam eder.
Bu sistemde çıkartılan bütün yasalar hep sermayeyi, Bankaları ve tefecileri korumak üzeredir.
Ülkemizde de farklı bir ekonomik sistem çalışmamaktadır.
Üstelik kullandığımız para birimi üzerinde söz sahibi olmadığımız için. Ekonomik dar boğazda yönetenler sermaye, Bankacılar ve tefecileri korumak adına Devle gelirlerinden feragat ederler ve dar gelirlilerin gırtlağına çökerler.
Kullandığımız paranın kısa süre içinde %30 devalüe olması ile birlikte ülkemizde ekonomik kriz meydana gelmiştir.
Hükümet bu krize karşı ürettiği önlemler arasında yukarıda sözünü ettiğim ekonomi politikası nedeniyle Üç ayaklı Banka-Sermaye ve tefeci düzenine karşı herhangi bir önlem alamamaktadır. Çünkü bu kesimler yasalarla teminat altındadır.
Banka size bu gün faizi artırdım ve geriye dönük da çalışacak diye bir mesaj atar ve uygular. Siz başınızı duvara vurun.
Bankada istediğiniz kadar teminatınız olsun size hiç bilgi vermeden borçlanma limitinizi aşağıya çeker.
Kredi kartları, Turkcell, Telsim gibi kuruluşlar size imzalattıkları karga burga yazılar nedeniyle kendilerini o kadar sağlama alırlar ki siz onlara karşı açtığınız davayı hiç kazanamazken onlar size açtığı tüm davaları kazanır.
Vergi adaleti böylesi düzende hiç olmaz. Büyük şirketler Muhasebecileri aracılığı ile verdikleri Bilançolar aynen kabul edilir ama esnafın vergi kontrolü için ek mesai ödenerek günlük kontrolleri yapılır.
Esnafa vergi affı gelmez ama Tüccara antrepo affı gelir.
Bu uygulamaları daha da uzatmak mümkün. Geldiğimiz noktaya geri dönelim.
Hükümet 23+1 önlem paketi açıkladı. Paket tamamı ile Devlet gelirlerinde feragat etme ve çalışanın cebindeki parayı azaltmanın üzerine kuruludur. Bu tedbirlerde özel sektör çalışanları yoktur çünkü onların ensesine zaten sermaye hemen çökmüştür.
Bu uygulamalar ile ekonomiyi düze çıkarmanın mümkünü yoktur.
Kriz nedeniyle 2018 bütçesi ortadan kalkmıştır. Hiçbir bütçe öngörüsü kalmamıştır. Ama maalesef Hükumet bütçe revizyonu diye bir şeyi gündemine almamıştır.
Bankalar ve diğer finans kuruluşları ile ilgili da bir kararları yoktur.
Başbakanın da kendi köşesinde paylaştığı gibi piyasa kendince davranmakta ayni malın fiyatı her yerde farklı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye ile imzalanan ‘’Ekonomik ve kalkınma paketi’’ da aynen 2018 mali yılı bütçesi gibi çökmüştür. Hükümetin bu paketin revizesi için adım atmamaktadır.
Takıldığımız nokta resmen gündem saptırmaktır MESAİLER.
Farz edelim ki mesaileri hükumet istediği gibi buradaydı. Bu altı aylık dönemde ne kadar tasarruf yapacak. Zaten mesai ödemeleri bütçede giderler kaleminde gösterilirken. Mesai yapan memurun Devlet gelirlerine kattığı kendi aldığının iki –üç katı gelirden bahsedilmez.
Sendikaları takmışlar bir mesai çengeline meselenin özünü bizden gizlemekte üstelik sendikaları toplumun önüne atmaktadırlar.
Bir de şimdiki muhalefetin yaygarasına bakıyorum. El insaf sizi da 2000’li yıllarda gördük. Hala daha o dönemde vatandaşa attığınız kazık duruyor. En azında sessiz kalın.
Dörtlü Hükümet da acilen bu mesai çıkmazından çıkıp Bütçe revizyonu, Kullanılan paranın enflasyonunu kullanıcısı ülkeden talep etme, Nereden buldun yasası, Vergi yasası, Piyasa denetleme yasaları, Faiz yasası gibi yasaları ivedilikle çıkartın. Gerekirse meclisi 24 saat açık tutun.
Bu yasaları çıkarmanız için yapılacak personel mesaisi için çalışan elini cebine atmaya hazırdır.