Gazetecilik örtüsü transparandır

Mehmet Davulcu

Demokrasinin çok sayıda tanımı vardır. Benim sevdiğim tanımı ise demokrasinin bir kültürel yaşam biçimi olduğudur. Demokratik devlet tanımı ise, yasama, yürütme, yargı ve bağımsız basın olmak üzere kuvvetler ayrılığına dayalı 4 erkten oluşan devlet  şeklidir.

Elbette ki her erk gerçek anlamda birbirinden bağımsız olmak durumndadır. Bu bağlamda   "bağımsız basın" büyük önem arz etmektedir. Bağımsız basın ahlaklı basındır.

Bu nedenle dünyada basın ahlak ilkeleri belirlenmiştir. Bu konuyu içeren yayınlar ve kitaplar vardır. Üniversitelerde zorunlu ders olarak verilmektedir. 

Nedir bu basın ahlakı sorusuna bu sütunda verbileceğim en kısa yanıt şöyle olur; "Gazeteci nesnel (objektif) olmalıdır, özel yaşamın dokunulmazlığı ve kamu çıkarının önceliğini içselleştirmiş olmalıdır, mesleğinin olanaklarını özel çıkarlar için kullanmama zorunluluğunu benimsemiş olmalıdır, haber kaynağının gizliliğini korunmalıdır, şiddet ve zorbalığın özendirilmemesine önem vermelidir, kişi ve kurumları küçük düşürme amaçlı haberlerden kaçınılmalıdır, haberde tarafların tümünün görüşlerinin yansıtılmasına özen göstermelidir."

Şimdi bir de ülkemizdeki bazı "gazeteci"leri değerlendirelim. Bu amaçla iki konu ele alıp, bazı "gazetecilerin" bu konuyu nasıl "haberleştirdiklerine" bakalım. Konunun bir 4'lü koalisyon hükümetinin durumu olsun. Diğeri de kendi çocuğunu öldüren kadının akli dengesi ile ilgili mahkeme önündeki konu olsun.

Bu yazıyı yazarken maksadım bazı meslektaşlarımı karalamak değildir. Tersine hatalı bulduğum tutumlarını ortaya koyup düzeltme fırsatı vermektir.

4'lü koalisyon hükümetinin devam edip etmeyeceği konusu elbette ki haber değeri olan bir konudur. Ancak burada irdelediğimiz bu haberin veriliş şeklidir. Bazı gazeteciler, hükümetin düşmek üzere olduğu içeriğinde haber yaparkan bazıları yönlendirme içerikli hükümet bitti yenisi de şu şekilde oluyor, şunlar da bakan oluyor içeriğnde haber yaptı.

Yani birileri olabilecek bir haberi veririken birileri de olmayan bir şeyi oldurmak için gayretkeşlik yaptı. O olası gelişmeyi oldu da bitti, tamamdır diye yayarak olmasını sağlamaya çalıştı.

Bir örnek vermem gerekirse meslektaşım Levent Özadam'ın 24 Nisan 2019 tarili "Özersay Başbakanın istifasını mı bekleyecek!" başlıklı yazısı derim. İlgi duyanlar için linki şu; http://www.kibristime.com/ozersay-basbakanin-istifasini-mi-bekleyecek- makale,5982.html?fbclid=IwAR0qNVqSNHVH8yXfFy09hy3Ymz9MyPVBPIIdqiQGB8HXniI3eHvGSRoJc10

Sn. Özadam 4'lü koalisyon hükümetinin icraatlarını beğenmiyor oluşuna sözüm yoktur. Köşe yazılarında bunu öne çıkarmasına da sözüm olamaz. Ancak kendini Türkiye iktidarının sözcüsü yerine koyup mesajlar vermeye çalışmasını meslek ilkeleriyle bağdaştırmıyorum. Özellikle köşe yazısının "Mesajlar" bölümünü bu amaçla kullandığını görebiliyorum.

İkinci konuya geldiğimizde; bir kadın kendi çocuğunu öldürmüş ve şu sıralarda bu konu mahkeme önündedir. Söz konusu kadının akli dengesi mahkemenin önündeki bir konudur. Bu amaçla YDÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Çakıcı da mahkemeye çağrılarak uzmanlık bilgisine başvurulmuştur.

Bu konu da haber değeri olan bir konudur. Üzerinde köşe yazıları da yazılabilecek bir konudur.

Ancak, mahkeme huzurunda uzman görüşünü ortaya koyan ve üstelik bunu hiç bir ücret talep etmeden yaptığınıu daha önce basın yoluyla açıklamış olan kişiyi kamuoyu önünde  karalayıp köteleyerek yapmak, basın meslek ilkeleriyle bağdaşan bir yayıncılık anlayışı olamaz.

Bu konuyla ilgili de örnek vereceğim. Kartal Harman sosyal medya hesabından bu konu ile ilgili paylaşımlar yaptı. Paylaşımlarında mahkemeye uzman tanık sıfatıyla görüş veren kişiyi açıktan karalamaya çalıştı. Bu örnekteki anlayış da gazetecilik meslek ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. İlgili link, https://www.facebook.com/kartal.harman.54 budur.

Ülkemizde gazetecilik mesleğinin onurunun geldiği seviye hiç de memnuniyet verici yerde değildir. Propagandistlik, tetikçilik ve hatta ajanlık gazetecilik örtüsü altına saklanır haldedir.Bilinmesini isterim ki, bu örtü transparandır!