“Genel olarak insanlara güvenmiyorum”

Rejime, statükoya ve işbirlikçi kuklalara isyan eden bir Kıbrıslı, Kovboy Hasan Kultaş...

Kazım Denizci

'Kovboy' lakabıyla bilinen dostumuz Hasan Kultaş ilginç yaşamı ve eski Amerikan kovboy filmlerini andıran giyim şekliyle dikkat çekiyor. Lefkoşa Marmara Bölgesi’nde kendi elleri ile yaptığı aile apartmanındaki zemin kat dairesini ve evin dış görünüşünü adeta kovboy evine çeviren Hasan Kultaş, Kovboy daha önce BRT’de şimdi de Kıbrıs Genç tv de yayınlanan “Kovboyun Mutfağı” adı altında sunulan yemek programını hazırlayarak sunuculuğunu yapıyor. Program çekimleri de Kovboy Hasan’ın evinde, bu otantik ortamda gerçekleştiriliyor. Sıcakkanlılığı, samimi tavırları ile dikkat çeken “Doğma büyüme Kıbrıslıyım” diyecek kadar ülkesini seven, Kovboy Hasan’ın en sevdiği hobisi yemek pişirmek ve onun değimiyle “Gerçek dostlarına” sunmak… 

Lefkoşa Marmara bölgesinde yaşıyor. Çocukluk yıllarımızın iç içe geçtiği bir isyankar, asi ve radikal bir yaşam biçimine sahiptir. Lise öğreniminden sonra baba mesleği olan inşaat demirciliğine başlar, uzun yıllardır ekmeğini ve geçimini inşaat demirciliği yaparak sağlıyor. Pançosu, kovboy şapkası, doğal tavırları ve en fazla da birbirinden ilginç ve kendisine özgü lezzetli yemekleri dikkat çekiyor. Televizyon kanallarında Kovboy’un Mutfağı Programı’yla tanınan Kovboy Hasan, Lefkoşa’nın göbeğinde kendisine yarattığı sıcak ve otantik yaşam alanının kapılarını bu sefer de gazetemize araladı.

K.D: Hasan kardeşim ben sizi yıllardır tanıyorum ama gazetemizin okurları için de anlatırsanız onlar da sizi daha yakından tanımış olurlar, Kovboy yaşamına bu özenti sende neden ve nasıl başladı? 

H.K: Ben, Kovboyların yaşam şeklinden etkilendim. Doğada kamp yapmaları, doğayla iç içe yaşamaları, taşla, toprakla, soğukla, çamurla ilgilenmeleri dikkatimi çekti… Kovboyların da doğanın bir parçası olduklarını hissettim…Aslında insanların samimiyetsizlikleri, iki yüzlülükler ve çıkarcı davranışları dahası yapmacık ve yapay yaşam biçimlerinden sıkılmış vaziyetteyim. Genel olarak insanlara güvenmiyorum. Yaptığım şeyin kendi ellerimden kendi gözlerimden geçmesini isterim. Başka ele ve göze artık tahammülüm yok. Bu şekilde düşünmem de geçmiş yıllarda edindiğim tecrübelerden dolayı bende hayat buldu ve bu şekilde devam ediyor.

K.D:Peki dostum bu otantik antika evde teknolojinin seni de etkilediğini ve mümkün olduğunca seninde kullandığını görüyorum, ne dersin?

“Teknoloji beni de etkiledi”

H.K: Her ne kadar da kovboylara fazlasıyla özenmiş olsam benim de sorumluluklarım var. Mesela işlerimi ben de dijital ortamda ve cep telefonu ile takip ediyorum, dostlarım, müşterilerim ve çalışan işçilerle iletişim kuruyorum. Şehir yaşamı içerisinde yaşamak zorunda kaldığımdan dolayı bunlar da gerekir. Ekonomik nedenlerden dolayı özentimi kısıtlı bir şekilde gerçekleştirebiliyorum. Belki hayallerimi sorumluluklarımı tamamladıktan sonra şehirden uzaklaşarak bir taştan yapılmış kulübeye taşınarak gerçekleştirebilirim. Kovboyluk özgürlük demektir. Ancak sorumluluklardan kaçmak demek değildir.

K.D: Peki farklı ve ülkemize özgü yemekleri yapmak nasıl bir duygudur?

“Önce kendim tasarlayıp ilk kez yaparım”

H.K: Televizyonlarda ve youtube’da yayınlanan Kovboy’un Mutfağı isimli programlarda özgürce yemekler yapıyorum. Yapacağım yemeği kendim tasarlayıp ilk kez yaparım. Farklı bir şekilde yapar ve sunarım. Öte yandan, yemek konusunda en büyük sıkıntım ve şikayetim da ülkede organik değil hormonlu gıdaların gıda güvenliğinin olmamasından dolayı çok şikayetçiyim. Yaptığım yemeklerde de bu nedenle bazen istediğim lezzet ve tadı alamıyorum ve dostlarıma huzur içinde sunamıyorum. Yani bu ülkede içim hiç de rahat değil, gelecekten hiç de umutlu değilim, her konuda şikayet ve endişelerim var.

K.D: Biraz yaşamdan biraz insanlardan konuşuyoruz Hasan Kultaş’la, son olarak neler söylemek istersin? 

“Yapay ve yapmacık yaşam biçimlerinden sıkılmış vaziyetteyim”

H.K: Genel olarak insanlara güvenmiyorum. Yaşadığım koşullar beni bu noktaya getirdi, haksız mıyım? Yaptığım şeyin kendi ellerimden kendi gözlerimden geçmesini isterim. Başka ele ve göze artık tahammülüm yok. Bu şekilde düşünmem de geçmiş yıllarda edindiğim tecrübelerden dolayı bu düşünceler içine girdim. Ülkem baksanıza ne hale getirildi, memleketim suç merkezi yapıldı, toplum olarak tüketiliyoruz, başka ne deyim.

2014 yılı içinde başıma bir olay geldi ve olayı geçen bunca zamana rağmen polisin hala daha çözememiş, aydınlatmamış olmasını da anlamış değilim. Ben gece saat 23.30 gibi yattım. Gece saat 02.25 gibi güm diye bir sesle uyandım. O saatlerde de belediye arabası çöpleri toplar gürültüyü çıkartanların çöpçüler olduğunu sandım. Sesi merak ederek, salona geldim. Camdan turuncumsu ışıklar geldi. Sandım ki çöp kamyonunun tepesindeki sarı lamba içeri yansıyor. Cama yaklaşıp baktığımda bir de ne göreyim? Arabam yanıyor. 

Yatmadan önce pencereyi biraz kaldırmıştım, oradan alevler yükseldi ama su dökerek söndürdüm. O günlerde olayla ilgili Polis, kundaklama diyor. Öte yandan, Polis Genel Müdürlüğü’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada ise şu ifadelere yer verildi, “09.04.2014 tarihinde, saat 02:30 sıralarında, Lefkoşa’da, Hasan Kultaş’a ait olup garaj içerisinde park halinde bulunan JG 155 plakalı araç üzerine meçhul şahıs/lar tarafından muhtemelen yanıcı madde dökülüp ateşlenmek suretiyle kasti hasara uğratılmıştır. 

Çıkan yangın sonucu bahse konu araç tamamen yanarken, önünde park halinde bulunan ME 968 ve GM 593 plakalı salon araçlara yangının sirayet etmesi sonucu ise söz konusu araçlar ise kısmen yanarak zarar meydana gelmiştir. Yangın İtfaiye ekipleri tarafından söndürülmüş olup, soruşturma devam etmektedir.” Evet ben yıllardır Polisten gelecek sonucu bekliyorum. memleketin durumu budur. BAŞKA SÖZE GEREK VAR MI?

 

Röportaj Haberleri

Mevcut İhale Yasası ’ Usulsüzlüğe" açık!
Polis Genel Müdürlüğü, yangınlarına karşı halkın dikkatli olmasını istedi
Poşet dolmuyor tencere kaynamıyor
“Her an taksiye binecek paramız yok”
“Zam yaptık demek bu kadar mı zor?”