Hayat pahalılığı ödeneği

Arif Alasya

Hayat pahalılığı ödeneği

Her şeyden önce bu Hayat pahalılığı ödeneğinin neden niçin verildiğini iyice anlamak lazım.

Hayat pahalılığı adlandırılmasından da anlaşıldığı gibi Ülkede yaşanan enflasyonun çalışanlar üzerindeki etkisini stabil hale getirmek ve bu yolla piyasaya harcayacakları likit miktarında azalmamayı sağlayıp tüm sektörleri ayakta tutunmak için çalışanlara verilen bir haktır.

İngilizler buna ‘’cost of living ‘’yani yaşamak için verilen ödenek anlamı da çıkartılabilir.

Yıllarca bu ödenek önce aylık, sonra üç aylık sonra altı aylık ödemeler haline getirildi. Uygulama süresi uzatıldıkça şu anlamı taşıdı çalışan önce bu geçen süredeki bedeli cebinden ödedi sonra da Devlet ona kaybettiği parayı verdi.(Bu verilen miktarın da doğru rakam olduğundan kuşkularım var)

Sonuç itibarı ile bu kısır döngü içinde vatandaşın cebindeki paranın eksilişi onun esnafa aktaracağı parayı da aşağıya çekti. Esnaf satışlarının gerilemesi oranında kendini ayakta tutmak için borçlanmaya gitti. Faizlerin serbest olduğu bir ortamda zamanında borçlarını da ödeyemediği için Banka ve tefecilerin elinde iflas etti.

Vatandaş da esnaf gibi ayni kaderi paylaştı. Yaşamsal kalemlere giden tüm parası nedeniyle onlar esnafa ve Bankalara borçlu kalarak mahkemelere düştü ve çalışanların çoğunluğu esnaflarla birlikte mahkeme koridorlarını doldurmaktadır.

Bankalar geçen yıla göre karlarını %77 oranında artırdıklarını açıklamışlardır. Bu ekonomik kriz döneminde ellerini taşın altına koymayan Bankalar ve Tüccarlar olmuştur.

Kabak yine çalışanın başına yıkılmaktadır.

Memur, Devlet işçileri ve özel sektör çalışanları her ay vergi dilimlerine göre maaşlarından kesintiye uğrarlar yani her ay vergilerini peşin öderler.

Tüccar, Sanayici, Banka ve sermaye sahiplerine gelince onlar bir yıl kazanırlar yıl sonu bilançolarını bir sonraki yılın Ocak Şubat Mart aylarında Maliyeye sunarlar Belirttikleri vergi üzerinde bir vergi gelirse itiraz ederler itirazlarının sonuçlanması en az üç ayı bulur. Yani yıllık vergilerini 15-16 ay sermaye olarak kullanırlar. Resen vergilendirilenler da ayni avantajdan faydalanır.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi şimdi bu ekonomik krizde çalışanın cebindeki paranın alım gücünü koruyarak aslında piyasayı koruyacak olan Hükümet ne yapıyor.

Başbakan ve Maliye Bakanı açıklamalar yapıyor. Son açıklama Başbakan’dan geldi. O da Maliye Bakanı Serdar Denktaş’ın açıklamasını teyit eden bir açıklamada bulundu ekranlardan

‘’Erhürman, kamu çalışanlarına yılın ikinci yarısında ödenmesi gereken hayat pahalılığı ödeneğinin tümünün ödenemeyeceğini ancak farkın, 2019’da bütçe olanakları uygun olduğu anda ödeneceğinin taahhüdünü verdiklerini belirterek bunun anlayışla karşılanmasını istediklerini söyledi. ’’Yani biz çalışanlara hak ettiklerini veremiyoruz çalışanlar bizi anlayışla karşılasın.

Sayın Başbakan ve Hükümet yetkilileri sizin göreviniz Sermaye ve Bankaların kesesini doldururken vatandaşın cebindeki parayı eksiltip onları bu beslemeye çalıştığınız sermaye ve Bankaların esiri durumuna düşürmek mi?

Her türlü fedakârlığı neden hep çalışandan bekliyorsunuz? Hiçbir zaman çalışanlar dışındaki kesimlerin ellerinin taşın altına koyduracak yasaları çıkartmayacak mısınız?

Çalışana bir hayat pahalılığı ödeneğini sanki onlara iane verir gibi algılayıp hak ettiklerinden vazgeçmeyi önerebiliyorsunuz çünkü onların ipi elinizde buna bir ad bulmuşsunuz FEDAKÂRLIK.

Sizin hak ettiğiniz vergileri sermaye yapıp para kazanan sermaye sahipleri ve geçen yıl itibarı ile %77 kar artışı açıklayan Bankalardan da hiçbir fedakarlık beklemiyorsunuz üstelik haksız kazançları olan serbest faiz uygulamasına bile bir yasa ile son veremiyorsunuz.. 44 yıldır KKTC’nin kaderi bu mudur? Hiç mi halkından yana emekçiden yana bir Hükümet yüzü görmeyeceğiz?

BU HÜKÜMETLERİ KİM SEÇİYOR? ŞİKAYET ETTİĞİMİZ SERMAYE VE BANKALAR MI? YOKSA EZİLEN HALK VE EMEKÇİLER Mİ?