Efendinin canı, uşağı Memiş’le eğlenmek istemiş. Çağırmış Memiş’i yanına: “Oğlum”, demiş, git bana “hiç” al... Memiş: Baş üstüne efendim, demiş.
Efendisinin söylediği şeyi unutmamak için de:
”Hiç, hiç, hiç”, diye tekrarlayarak düşmüş yola...
Kıyıda balıkçılar balık tutuyorlarmış. Memiş, ne yapıyorlar diye dikilmiş başlarına. Bir yandan da durmadan tekrarlıyormuş:
-”Hiç, hiç, hiç” diye...
Balıkçılar önce ters ters bakmışlar Memiş’e... Sonra birkaç tokat patlatmışlar suratına:
-Ulan, demişler; hiç, hiç, hiç... Diye uğursuzluk getirdin...
Memiş sormuş:Peki ne diyeyim?..Ne diyeceksin, kısmetiniz bol olsun, tuttuğunuz büyük olsun, de; demişler...
MemişPeki, demiş... Ve: Kısmetiniz bol olsun tuttuğunuz büyük olsun, diye uzaklaşmış oradan.
O sırada bir kadın kalabalığı, gelin götürüyormuş hamama. Memiş aralarına katılmış. Geline: Kısmetiniz bol olsun, tuttuğunuz büyük olsun, demeye başlamış.
Kadınlar ayakkabılarını çıkarıp vurmaya başlamışlar Memiş’in kafasına: Geline bakıp da, “kısmetin bol olsun, tuttuğun büyük olsun”, denmez demişler.
Memiş: Ya, peki ne diyeyim? Demiş.
Kadınlar: Oh aman ne güzel, ah aman ne güzel dersin; demişler.
Memiş de: Peki, demiş... Ve:Ah aman ne güzel, oh aman ne güzel, diye diye devam etmiş yürümeye..
Bakmış bir köşe başında, iki softa yumruk tekme, birbirlerine girmiş, dövüşüyorlar... Dikilmiş başlarına: Oh aman ne güzel, ah aman ne güzel, demeye başlamış...
Softalar sonunda kavgayı bırakıp, Memiş’i dövmeye koyulmuşlar.
Memiş:Ne kızıp beni dövüyorsunuz, demiş; söyleyin ne diyeyim peki?..Etmeyin ağalar, eğlenmeyin softalar, dersin; demişler.
Memiş bu kez de: Etmeyin ağalar, eğlemeyin softalar, diye diye yürürken kavga eden iki köpeğe rastlamış... Başlarında durup, başlamış: Etmeyin ağalar, eğlenmeyin softalar, diye bağırmaya... Gelip geçenler, Memiş’in üstüne yürümüşler: Ulan, demişler; alay mı ediyorsun?
Memiş: Yoo; demiş. Peki, niye “etmeyin ağalar, eğlemeyin softalar” diye bağırıyorsun dalaşan köpeklere?
Memiş: Peki ne diyeyim, demiş? O tarafa “hoşt” dersin... Bu tarafa “hoşt” dersin...
Bu sefer de Memiş’in karşısına nutuk söyleyen iki politikacı çıkmış.
Memiş, politikacılara bakarak bir o yöne, bir bu yöne: Hoşt, hoşt, hoşt; demeye başlamış.
Politikacılar susmuşlar... Ve kürsülerden inip pestilini çıkarmışlar Memiş’in.
Memiş dayağı yedikten sonra, yine sormuş: Peki söyleyin ne yiyeyim? Politikacılar: Bir şey demeden sadece alkışla, demişler...
Memiş, ellerini çırpa çırpa yürümeye koyulmuş...
Derken karşıdan kalabalık bir cenaze çıkmış... Memiş, cenazeye baka baka alkışlıyormuş tabutu..Cemaat, Memiş’in üstüne yürümüş, bir kötek atmışlar ki Memiş’e, sormayın.
Memiş, şaşkın soruyormuş: Peki ne diyeyim? Allah rahmet eyleye, Mevla rahmet eyleye... Desene, demişler.
Memiş bu sefer de: Allah rahmet eyleye, Mevla rahmet eyleye; diye düşmüş yollara.
Bir alanda iktidara karşı olanlar miting yapıyor, hatipler: Demokrasi... Diye bağırıyorlarmış...
Memiş, onlar, “Demokrasi” diye bağırdıkça:
‘’Allah rahmet eyleye, Mevla rahmet eyleye’’ diyormuş.
Hatipler almışlar Memiş’i ayaklarının altına...
Memiş:Peki, demiş; söyleyin, ne diyeyim?..Hatipler: Hiçççç, demişler...
Memiş:
Tamam, demiş... Zaten ben de onu arıyordum. Efendim bana ‘Hiç’ al getir, dedi.
Ve Memiş devam etmiş hiçi aramaya.
Bir cumartesi günü, geliştiği iddia edilen özgürlükler sayesinde, isteyen dilediği gibi yorumlayabilir Memiş’in durumunu...
Bendeniz içinse, bir ömürlük birçok çabanın bir özeti gibi; “Hiç”...
Üstad Çetin Altan 1978’de yazmış. Yıl 2017 değişen ne var. Aradan 39 yıl geçmiş. Demokrasi Türk coğrafyasında bir arpa boyu yol kat etmemiş. Hep sözde Demokraside kalmış. Sınırları da konuşma ve yazmada kalmış ki onun da canına ot tıkamışlar, tıkamaya da artarak devam ediyorlar…