Yıllardır her koşulda yürütülen, zaman zaman kesilmesine rağmen genelde Denktaş ve UBP’nin gerçekleştirdiği uzlaşmalar ile yola devam edildiğini bilmeyen yok zannederim.
Gönyeliye bile gitmem diyen Denktaş 1977 ve 1979 doruk anlaşmaları ile Makariyos ve Kliridis ile yapılan anlaşmalara imza atmıştır.
Tek taş vermem diyen Eroğlu da bu gelinen noktayı belirleyen 11 Şubat belgesini imzalayan cumhurbaşkanıdır.
Bu iki anlaşma sürecinde teslimiyet mi vardı bunu bu iki lidere sormak lazım.
Önerilen federal çözümde eşitlik ilkesi ortadan kaldırılıyor mu?
Kasım 2019’da Guterresin Berlin’de yaptığı açıklamada her iki Liderin BM’nin bütün kararlarını ve hatta 11 Şubat belgesinin ve de Crans Montana’da masaya konan Guterres belgesinin da Garantörleri ilgilendiren konular dışındaki maddelerde anlaştıklarını açıkladı.
İki bölgeli federal çözüm Türk tarafının önerisidir. Bu öneri bu güne kadar BM kararlarının alındığı temeldir. Hatta KKTC’nin tanınmamasının temelidir.
Önerilen bu Federal çözüm Kıbrıs Türkünü azınlık statüsüne düşürecek bir öneri ise neden bunca yıl görüşüldü diye bir soruya cevap bulmak gerekir.
Şimdi iki devletli çözüm önerilmektedir.
Yani siz KKTC’yi ayrı bir devlet olarak tanıyın ve görüşmeler bundan sonra iki ayrı devlet olarak yapılsın mı demek istiyorsunuz?
Böylesi bir öneri bu güne kadar alınan tüm BM kararlarının reddi anlamına gelir. BM güvenlik konseyine bunu kim önerecek ve kabul görecek? Böylesi bir öneri 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmasından doğan haklarımızdan vazgeçmek anlamı taşımaz mı? KKTC kimin mal varlığı üzerinde kurulacak? Yıllardır kendimizi yönetemedik ekonomimizi koruyamadık. O zaman nasıl yönetip müstakil bir ekonomiye kavuşacağız?
Yoksa amaç başkamıdır?
Bu tezi savunanların topluma bu soruların cevabını vermek zorundadırlar.Yoksa lafla peynir gemisi yürümez.