15 Kasım 2020 tarihinde saat 02:00'da Lefkoşa Pronton'dan hareket ettik.
Yüzlerce insan orada toplandık, ülkemiz için, yarınımız için.
Kıbrıs'ın yurtsever insanları olarak barış adına, özgürlük adına, demokrasi ve adalet adına yürüdük.
Anayasal hakkımızı kullanarak yürüdük.
Faşist yapının yasaları, hukuku, anayasayı çiğneyerek yasak koymalarına rağmen geri dönmedik ve yürüdük.
Polisi yığdılar karşımıza ve barikat oldular gideceğimiz TC elçiliğin önüne. Geçit yok dediler.
Ama bizler yine de birlikteliğimizi ve de yüreğimizi orada göstermiş olduk.
Evet, yasaktır dediklerine ve tutuklarız dediklerine rağmen yürüdük yine de.
Polisin, barikat kurmasına rağmen yürüdük işte.
Çünkü onurumuz söz konusudur.
Kıbrısımız, yurdumuz söz konusudur.
Evimiz.
Geleceğimiz.
Vatanımız.
O yüzden yürüdük.
Neden yürümeyelim?
Neden işgale susalım?
Neden esaretlerine boyun eyelim?
Evet.
Bizler ülkemizin üzerinde istedikleri şekilde hareket edip davranamayacaklarını haykırmak için yürüdük.
Onlar, işgali savunanlar, hep yalaka olanlar, yeyci işbirlikçiler, mehter takımı ve fetih marşlarıyla yürüdüler.
Zaten hep faşizminden besleniyorlar.
Ama oraya toplanan bizler, barış için varız.
Ve hep bir ağızdan, “faşizme karşı omuz omuza” haykırarak yürüdük.
“faşizme inat yaşasın hayat” diyerek yürüdük.
Onlar, tanklarla, toplarla, askerlerle yürüdüler.
Bizler ise “biat değil özgürlük” diye
yürüdük.
Onlar, her zaman yaptıkları gibi gökyüzünde savaş uçaklarını uçurdular, ama bizler ayni saatlerde barış diye haykırdık.
“Kahrolsun faşizm yaşasın barış
demokrasi” diyerek yürüdük.
Ve “Erdoğan elini yakamızdan çek”
“hoş gelmedin Erdoğan” diye yürüyerek hep bir ağızdan coşkulu bir şekilde haykırdık.
Tayyibe ve onun seçilmiş kayumu Tatar'a karşın, “halka polis barikatını" koyan ve elçiliğin önündeki eylemimize izin vermeyerek karşımıza polisleri diken “faşist AKP işbirlikçi UBP” diyerek haykırmaya devam ettik.
Tayyib'in hamaset dolu vaatlerine ve nutuklarına karşın, “Ankara elini yakamızdan çek” “Ayşe evine dön” diye yürüdük.
Maraş’ta acıların ve toprağın altında yatan kayıpların üstünde piknik yapıp yiyip içerken, bizler “ acıların üstünde piknik olmaz” “son son bütün işgallere son” diye yürüdük.
Bu yürümemiz burda bitmedi.
Daha yeni başladı.
Barış, özgürlük, bağımsızlık, eşitlik,
adalet için hep devam edecek.
Artık çetin bir yürüyüş bizleri bekliyor.
Çünkü faşizme, işgale karşı yaşamalıyız.
Hayatımızı kurtarmalıyız.
Direnmeliyiz.
Evet.
"Kavgamızı sokakta arayacağız."
“Biat Değil Özgürlük” diyeceğiz.
"İşgale karşı özgürlüğümüzün kavgasını vereceğiz."