Truman Show filmini hatırlıyor musunuz? Filmi kısaca anlatacak olursak; 1998 yapımı bu filmde ana karakter Truman Burbank (Jim Carrey) doğumundan itibaren bir senaryonun içinde yaşamış, hayatının bir televizyon şovu olduğunu ve çevresindeki tüm insanların paralı aktörler olduğunu uzun yıllar sonra fark etmiş, ve bunları fark ettiği anda bu “yalan gerçeklikten” kaçmaya çalışmıştır. Filmin yapımcısı ve yönetmeni her ne kadar Truman’a “Dışarıdaki dünyada daha fazla aldatma ve yalan var.” demiş olsa da, Truman bu hayatı terk etmiş, onu izleyen seyirciler ise izleyecek başka diziler/ şovlar aramaya başlamıştır.
2012 yılına geldiğimizde ise Joel Gold ve Ian Gold “Truman Show Delusion” kavramını ortaya atmış ve klinik pratikte “Truman Show’daki gibi bir senaryonun içinde yaşadığını” düşünen hastalarının olduğunu dile getirmiştirler. Aslında bu yeni kavram çok da şaşırtıcı olmamıştır. Teknolojinin gelişmesiyle insanlar ilk olarak radyo frekanslarıyla takip edildiğini, sonrasında televizyon şovlarına konu olduklarını, caddelerdeki güvenlik kameraları tarafından kontrol edildikleri ve son zamanlarda internet üzerinden, akıllı telefon ya da bilgisayarlar tarafından takip edildiklerine yönelik ciddi kuşkular yaşamış, hatta hala yaşamaktadırlar. Truman Show Delusion her ne kadar hala resmi olarak bir psikiyatrik bozukluk ya da bir psikiyatrik semptom olarak kullanılmaya başlamamış olsa da, günümüzde ayırıcı bir tanı olarak kullanılmaktadır. Truman Show Sanrısı olarak Türkçeleştirebileceğimiz bu sanrıda hasta hayatını bir televizyon programında geçiyor gibi hissetmekte, ya da kameralar tarafından izlendiği inancına sahip olmaktadır.
Günümüzde sosyal medyanın tıpkı bir Truman Show gibi kullanıldığı, Truman Show’dan tek farkının ise kişilerin kendi kendilere yönetmen olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Sosyal medyada çeşitli uygulamalar aracılığıyla her anın paylaşılması, herkesin “takipçilerinin” olması hatta artık canlı yayınlarla her anı paylaşma arzusu... Bu iletişim şeklinin gün geçtikçe artması akıllara acaba kendi Truman Show’umuzu kendimiz mi çekiyoruz sorusunu getiriyor. Truman Show Delusion kavramı psikotik bir bozukluk ve gerçeği değerlendirme yetisinin kaybı olarak ele alınıyor olmasına karşın günümüzde kişilerin kendi rızalarıyla hayatlarını bir film setine çeviriyor olmasına normal ve olağan gözüyle bakılıyor. Sorun bu iki olayda çizgiyi nereye çektiğimizde aslında. Bir tarafta hayatının film senaryosu olduğunu düşünen insanlara hastalık tanısı koyabiliyorken diğer yanda hayatını film senaryosuna çeviren insanları normal, hatta popüler kültür tarafından takip edilen bir yıldız haline getirebiliyoruz. Truman içinde bulunduğu yapay dünyada yıldızken, biz de kendi yıldızlığımızı yaşayabilmek için yapay bir senaryo yaratıyoruz. Truman filmin son sahnesinde yapay dünyayı terk edip gerçekliğe adım atabilmiş, fakat biz o yarattığımız yapay dünyaları terk edip, hayatlarımızı paylaşmadan yaşamayı başarabilecek miyiz? Bu çok büyük bir merak konusu...