Kıbrıs konusu (1)

Arif Alasya

Çok uzun zaman oldu Kıbrıs sorunu ve görüşmeler ile ilgili yazı yazmadan sadece tarafların verdikleri mesajları okumakla yetiniyorum. Hatta yazılanlara ve söylenenlere yorum da yapmıyorum.

Bu süre zarfında şunu da öğrenmiş oldum. Taraflar henüz çözüme hazır değil.

Cumhur Başkanlığı seçimleri öncesi bir değerlendirme yapmak istedim.

 Bir soru sorarak konuya gireyim.

Taraflar hangi zemin üzerinde görüşmektedirler?

Bu sorunun tek bir cevabı var. ‘’BM Parametreleri’’zemininde.

Bu zemin nedir?

İki bölgeli iki kesimli Federasyon.

İşte bu zeminde yürütülen görüşmelerde son gelinen nokta tüm tarafların masada olacağı ve çözülemeyen son konuların özetlendiği Guterres belgesi.

25 Kasım 2019’da Berlin’de yapılan üçlü zirve sonunda BM Genel sekreterinin yaptığı açıklama nettir.

‘’Taraflar BM Güvenlik konseyinin aldığı tüm kararları benimserler. Ayrıca Crans Montanada sunduğum belgiyi da benimserler. Bu noktadan sonra Garantörler kendi aralarında bir uzlaşı sağlarlarsa ben de benim da katılacağım beşli ve ucu kapalı bir zirve çağrısı ile sorun çözülür. Aksi yani garantörler uzlaşmazsa böylesi bir zirve çağrısı yapmam.’’

Yani sonuca ulaşmak için taraflar arasında gerekli irade oluşursa sorun çözülecek.

Önce şu tespiti yapalım. Anastasiyadis veya başka herhangi bir Rum lider çözümden yana değildir.

Rum tarafı uzlaşmazlık konusunda yalnız olsa masada kabullendiklerini inkâr etme pozisyonunda olamaz.

Masada taraflar, garantörler ve BM Genel Sekreteri vardır.

Çözüm isteyenler Türk tarafı ve BM Genel Sekreteri

Çözüm istemeyenler Rum tarafı ve Türkiye

Ben Rum tarafı ne derse onu yaparım diyen Yunanistan ve Bana dokunmayan bin yaşasın diyen İngiltere...

Şimdi uzlaşmak ve 1960’dan doğan haklarımızı BM parametreleri zemininde federal bir çatı altında Türklere verme durumunda olan Rum tarafıdır.

Türklere bu hakları nereye karşılık verecektir. Tabi ki yine parametreler doğrultusunda toprak alarak.

İşte çözümsüzlük bu noktada gelişmektedir. Bir taraf BM’nin 4 Mart 1964’de Türkiye’nin da kabul ettiği 186 karar nedeniyle sahibi olduğunu iddia ettiği Kıbrıs Cumhuriyetinden feragat etmemekte. Diğer taraf durumunda olan Türkiye Kuzeydeki egemenliğini perçinlemek mücadelesindedir.

Hele hele son zamanlarda BM parametreleri dışında çözüm peşine düşmüş olanlar var ki onlara sadece gülmek gerektiğini düşünüyorum.

Taraflardan hangisi BM’ye gidip neredeyse üzerinde yarım asırdır çalışılan, bu parametreler üzerinde onca hazırlanan plan olan ve her defasında çözüme ulaşılmadığı halde değiştirilmeyen parametrelerin değişimi için öneri sunacak?

Tek tanıdığını iddia eden Türkiye tanınmanın gereğini yapabilmiş mi?

Bu süre içinde sadece Türkiye’nin arka bahçesi olabildik. İşine geldiği zaman tanır gibi davrandı, işine geldiği zaman da tanımaz gibi.

Rum tarafı da sırf sorunu uzatmak adına bir gün başka bir gün başka söylemler içine girmektedir. Fakat bunları söylerken hep tüm dünyaya ‘’Biz çözüme hazırız’’demektedir.

Rumlar ‘’Müzakereye evet sonuç almaya hayır.’’pozisyonunu sergilemektedir.

Guterres, "Ada'da iki toplum arasında kapsamlı çözüm umutlarının hala canlı olduğuna inanıyorum." değerlendirmesinde bulunmaktadır.

(Devam edecek)