Tek tanıdığını iddia eden Türkiye tanınmanın gereğini yapabilmiş mi?
Bu süre içinde sadece Türkiye’nin arka bahçesi olabildik. İşine geldiği zaman tanır gibi davrandı, işine geldiği zaman da tanımaz gibi.
Rum tarafı da sırf sorunu uzatmak adına bir gün başka bir gün başka söylemler içine girmektedir. Fakat bunları söylerken hep tüm dünyaya ‘’Biz çözüme hazırız’’demektedir.
Son zamanlarda Rum tarafında Anastasiadis her zamanki gibi oyalama sürecine girdiği dönemde ne gariptir ki görüşme masasında tek çözüm isteyen Lider olan Akıncı’nın Türkiye Dış işleri ile ters düştüğünü pompalamaya çalışan bir kesim oluşmuştur.
Bu kesimin tek amacı vardır çözüm istemiyorlar. Bu güne kadar kapalı bir alan içinde sömürdükleri Kıbrıslıyı daha da sömürmektir.
Bunlar ‘’Müzakereye evet sonuç almaya hayır.’’pozisyonunu sergilemektedir.
Akıncı dış ülkelerde Kıbrıs Cumhuriyetini temsil edemiyor ama Türkiye’de ‘’Boğaziçi zirvesi’’ adı altında düzenlenecek bir platformda “Barışın Sürdürülmesi ve Herkes İçin Kalkınma” konulu 9. Boğaziçi Zirvesi’nin onursal açılış konuşmalarını Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Makedonya Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov yapacak. Üç gün sürecek Boğaziçi Zirvesi'nde 80 ülkeden devlet yöneticileri, iş insanları ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri yer alacak. Türkiye’de yapılacak herhangi bir organizasyona davet edilmek mi tanınmışlığın gereği.
Aralık ayı yeni gelişmelere gebedir. BM özel temsilcisi Bayan Lute bu kez Genel Sekreterin BM’ye sunduğu ‘’Kıbrıs raporu’’temelinde önce garantörlerden başlayan bir tura çıkıyor. Tabi ki amacı ‘’Hangi taraf veya taraflar Guterres belgesindeki esaslar çerçevesinde çözüme yakındır? Ve yeniden bir çözüm konferansı başlatılabilir’’
Taraflar ‘’Müzakereye evet çözüme hayır ‘’pozisyonunda duruyorlarsa yeni bir konferans çağrısı yapılmayacak.
Genel Sekreter raporunda:
Ada'da iki kesim arasında kapsamlı bir çözümün hayata geçirileceğine inandığını belirtmektedir.
Guterres, "Ada'da iki toplum arasında kapsamlı çözüm umutlarının hala canlı olduğuna inanıyorum." değerlendirmesinde bulunmaktadır. Ve en önemlisi
‘’Sonuç vermeyen ve sonu olmayan bir sürecin geride kaldığını, Kıbrıs'ta çözümsüzlüğün sürdürülemeyeceğine dair yaygın bir anlayış olduğunu kaydeden Guterres, "Kıbrıslıların sadece net bir ufukta başarılabilecek kalıcı bir barışın getirebileceği ortak bir geleceği hak ettiğine inanıyorum." ifadesini kullanmaktadır.
Yani görüşme sürecinin ucunu kapatmıştır.
Aralık ayı her iki tarafın da ‘’ÇÖZÜM’’ inisiyatifini yükseltecek davranışları sergilenmesi kaçınılmazdır.
Mücadele etmeden hiçbir şey kazanılamaz.