Tayyib,15 Kasım 2020'de ülkeye geliyor. Geliş sebebi belli. Yapmış olduğu baskı ve tehditler sonucu seçtirdiği memuru Ersin ile birlikte, KKTC cumhuriyetinin törenlerine katılarak gövde gösterisi yapmak.
Zaten her zaman da bunu yapmıyorlar mı? Her milli günlerinde gövde gösterisi için burada olmuyorlar mı?
Özellikler Rumlara ve ayrıca dünyaya hep gövde gösterisi yapmaya çalışıyorlar. Çalışıyorlar da ekonomik olarak Rumlar ve dünya hızla ilerlerken bizler ve Türkiye halkı ezilmeye, geçinemez duruma, hatta yok olmaya gelişmiş olduk.
O Tayibi ki her gün dünyaya söz söyleyen ve meydan okuyan kişi sayesinde, Türkiye halkı perişan aç duruma gelmiştir. Bunlar hep acı ama gerçeklerdir. Bu gerçekleri göz ardı etmeye çalışmış olsalar da, toplum eziliyor. Halk aç, perişandır. Böyle nutuk atmakla, sağa sola meydan okumakla ülke halkının refahı yerine gelmez. Tayyip konuştuk sonra, meydan okuduk sonra, döviz artıyor, TL sıfırlanıyor. Bu durum karşısında toplumun alım gücü erimiş, bitmiş oluyor.
Peki ya dünya bankasından aldığı borçları. Onlar da döviz olduğu için katlanarak devam etmiş oluyor. Tayyib, bunlara bakacağı yerde sürekli bir şekilde batı devletleri ile kavga etmeye devam ediyor. Ha bu kavgada halkı hep kışkırtmakla aklı sıra meydan okuyor olduğunu sanıyor. Hâlbuki dünya size her şeyi ile meydan okumuş oluyor. Zaten Türkiye her bir şeyi ile satmıştır. Sermaye Türk sermayesi değildir. Ülke elden gitmiştir ve ekranlar karşısında da meydan dersi vermeye çalışacak aklı sıra. Fransa mallarını boykot diyor da ülkede yer alan birçok Fransız ürünlerin devamından da geri kalmıyor. Özellikle de Reno araç üretim fabrikası. Bunun yanında yine birçok Fransız ürün fabrikaları da öyle. Ama o meydan okuyan Tayyip, bunları ülkeden çıkarmıyor. Peki ya kendisinin kullanmış olduğu Fransız marka uçağı. Ya peki eşinin kullandığı Fransız eşyalarına ne demeli.
Bunlara boykot yok!
Ama halkına meydanlardan seslenerek Fransa’yı boykot edin diyebiliyor. Yaptığı açıkça halkı aptal yerine koymaktan başka bir şey değildir.
Zaten bu şekilde bu toplumun başına geçmedi mi?
Her neyse, gelelim bizlerin üzerinde yapmış olduğu her türlü baskı ve tehditler karşısında nasılda bizlerin geleceğine yarınlarına el koymuş olduğu acı gerçeğimize. Kendisinin istediğini burada da kurmaya ve yaşatmaya çalışan diktatör zihniyet, böylelikle isteğini bir şekilde gerçekleştirmiş oluyor. Yaptırdığı baskı ve tehditler sonucu ile memuru TATAR'ı görevli olarak oraya getirmiş oldu. Yani her emri ile buraya istediğini yapacak duruma gelmiştir. Burayı bir ili olarak kulanmış olacaktır. Yaratacağı daha da nüfus sayesinde belki de ilk genel seçimlerde evin gerçek sahibi olması gereken bizlerin, mecliste yer alamayacağımızı göreceğiz. Buraya zaten 1974'ten itibaren nüfus taşındı ve irademiz, toplum oluşumuz, azınlığa itilerek söz ve karar alma hakkımız tecavüze hep uğraşmıştır. Bugün bunun acısını her şeyi ile yaşmış oluyoruz. Bakınız ordunun başında kim var. Bakınız polisi kim idare ediyor. Bakınız merkez bankası müdürü yine TC'li değil mi. Yani açıkçası bizlere muhtarlık işleri bırakılmıştır ve hatta son zamanlarda bu muhtarlar dahi onlardan çıkmış oluyor. Yani sadece bizler onların esareti altında bırakılmış oluyoruz.
Şimdi seçtirdiği memuru Tatar ile birlikte 15 Kasım günü burada olacak Tayyip diktası. Burada kendi evimde ve kendi toprağımda esareti yaratan kişiyi alkışlar içerisinde karşılamalara hazırlanılıyor. Geçeceği yollar temizleniyor. Askeri ve polis korumaları yollara dökülmeye hazır. Her taraf alarım halinde olacak. Olacak çünkü bizlerin iradesini bu şekilde eline geçirmiş olan zat geliyor kolay mı.
Evet,15 Kasım'da yine nutuklar, tehditler ve Rum’a meydan okuma sözlerini dökmüş olacak Tayyib.
Bir de Maraş'ta piknik yapmayı düşünüyorlar. O Maraş ki toprağının sahibi değiller ve olamazlar da. O Maraş ki dünya hukukunun, BM'nin kontrolünde olan Maraş. Ve o Maraş'a girerek piknik yapacaklar. Kimin toprağında ve kimin malının üzerinde yiyip içip eğleneceksiniz. Ve sizler, aklınız sıra bu Maraş’ı da işgal etmiş olacaksınız.
Durun bakalım, böyle sahilin bir kısmını açtınız da tamamına hüküm mü edeceğinizi sanıyorsunuz.
O kolay değil Tayyib Bey, onu da size hatırlatmış olalım.