Kısacık bir değerlendirme...

Mehmet Davulcu

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres İyi Niyet Misyonu raporu açıklandı. Raporo herkes kendi pencerisinden bakarak değerlendirdi.

Rum hükümeti genel hatlarıyla memnun, ama yine de daha iyi olabilirdi havasında. Rum muhalefeti ise memnun değil. Türk tarafında Cumhurbaşkanlığı da hükümet de memnun değil. TC Dişişleri Bakanlığı da raaporu beklentilerinden uzak bulduğunu açıkladı.

Yani anlayacağınız BM Genel Sekreteri İsa'ya da Musa'ya da yaranamadı.

Guterres raporu birkaç gün konuşulacak, sonra da ondan öncekiler gibi raftaki yerini alacak. Raftaki yerini aldığında unutulacvak anlamına gelmiyor elbette. Orada duracak ve günü geldiğinde tarafların önüne konacak.

Kıbrıs görüşmelerinin kopması veya BM'nin ifade ediş şekliyle ara verilmiş olmasının Kıbrıs Türk tarafındaki etkileri neler oldu, ona bakmak lazım.

Geliniz kısacık bir değerlendirme yapalım.

Crans Montana'da yapılan Kıbrıs görüşmeleri başarısızla sonuçlanıp taraflar kendi evlerine döndükten sonra KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Sözcüsü sıklıkla kamuoyu önüne çıkıp başarısızlığın sorumluluğunu Rum tarafına yüklemeyi amaçlayan açıklamalar yaptılar.

Bir de bunun öncesi var tabii ki, onu da gözden kaçırmamak gerekir. Sayın Akıncı daha Crans Montana'ya girmeden önce Türkiye'nin garantisinin şart olduğuyla ilgili söylem geliştirmiş ve bunu "Kıbrıs Türk'ünün en güvenilir limanı" şeklinde ifadelendirmişti.

Görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması Kıbrıs Türk tarafındaki sağ ve çözüm karşıtı çevrelerde büyük memnuniyetle karşılandı. Akıncı ve Sözcüsünün sıklıkla yaptığı Rum tarafını suçlayan veya en azından başarısızlık nedeniyle sorumlu tutan açıklamaları çözüm karşıtı çevrelerin Akıncı'yı alkışlamasına yol açtı. Sayın Akıncı ve etrafındakiler de bundan memnuniyet duydular.

Ancak günler ilerledikçe sağ ve çözüm karşıtı çevrelerin sesi iyice yükselmeye başladı. Onlara göre federasyon çözüm şekli olmaktan çıkmıştı. Artık iki bölgeli iki toplumlu federal çözüm arayışı bitmişti. Başka yollar vardı ve o yollar tercih edilmeliydi.

İşte bu ortamda Tahsin Ertuğruloğlu sahneye çıktı. Sayın Ertuğruloğlu'nun Kıbrıs Türk sağının liderliğini hedeflediği bilinmeyen bir konu değil. Akıncı'nın hazırladığı ortam Ertuğruloğlu için biçilmiş kaftan gibiydi. O da bu fırsatı iyi kullandı.

Akıncı ile eş zamanlı olarak ABD'ye gitti. Oradan Kıbrıs'a yansıyan, Akıncı'dan çok Ertuğruloğlu'nun temas ve açıklamaları oldu. Ertuğruloğlu bildik söylemini dönüşünden sonra da sürdürdü.

Crans Montana dönüşünden sonraki söylemi nedeniyle dün Akınıcı'yı alkışlayan çözüm karşıtı çevreler bugün artık Ertuğruloğlu'nu alkışlamaktadır.

Onlara göre artık Akıncı'ya gerek yoktur. Çünkü Ertuğruloğlu sahneye çıkmıştır.

Soru şu; haksız mılar?

Göreve gelirken barış güvercini rolü oynayan Akıncı, Crans Montana'dan şahinleşerek döndüğünde Akıncı'yı sevmişlerdi. Ama şahinin orijinali ortaya çıkınca onlar da haklı olarak bundan sonra onu sevecekler.

Tahsin Ertuğruloğlu için UBP Genel Başkanlığını hedeflediği yönünde iddialar var. Hedefi bu kadarsa neyse. Ancak, bir hatırlatma yapmak lazım. Ertuğruloğlu öteden beri başkanlık rejiminden yanadır. Bunu dikkate aldığınızda hedefinin Saray olduğu ortaya çıkıyor.

Destekçileri şimdiden hazır, Kıbrıs Türk sağı ve çözüm karşıtları. 

Ertuğruloğlu'nun Akıncı'ya bir teşekkür borcu doğdu diye düşünüyorum. Bu altın değerindeki fırsatı kendisine tanıdığı için.