Hükümetin niyeti belli oldu. Mayıs ayının ilk haftası içinde piyasayı açıyor. Muhtemelen halen yürürlükte olan bazı önlemlerin devamını şart koşacaklar. Yani, maske takma zorunluluğu ve sosyal mesafe zorunluluğu gibi önlemler kalıcı hale getirilecek. Bunlarla beraber marketler ve bankalarda uygulanan yoğunluğun önlenmesi ile ilgili önlemler de tüm iş yerlerine yaygınlaştırılarak kalıcı hale getirilecektir.
Burada sıraladıklarım sadece benim tahminlerimden ibarettir. Bunlar hükümetin korona virüsle mücadele olayının başından bu yana izlediği tutuma bakarak yatığım çıkarımlardır. Yanılıyor olabilirim de elbette.
Benim asıl sözünü etmek istediğim, kamu ve özel sektör iş yerlerinin açılmasıyla oluşmaya başlayacak yeni yaşam biçimizdir. Ben bazıları gibi “normalleşme” sözcüğünü kullanmıyorum. Çünkü normalleşme eski dönüş anlamındadır. Bence korona virüs salgını öncesindeki yaşam şeklimiz normal değildi. Kapitalist sistemin gözünü daha fazla kar hırsı bürümüş, insanı, doğayı, dünyayı hatta uzayı bile kirletip yok eden vahşileşmiş şekliydi.
Başlamak üzere olduğumuz yaşam şeklimizde artık 2019 model korona virüs olmaya devam edecek. En azından önümüzde 2-3 yıl bu virüsten kaynaklı salgınla birlikte yaşayacağız. Bu sürenin 10 yıla kadar uzayabileceğini ileri süren sağlık bilimciler de var.
Koronalı yeni yaşamımızda ülkeler arası seyahatler sıkı kontroller nedeniyle oldukça azalacak. Garantina uygulamalarının ne zaman kalkacağı bilinmiyor. Turistik seyahatler en az düzeyde olabilecek. Ülkeler arası ulaşım azalırken ülkeler arası ihracat da azalacak. İhracatın azalmasına birçok şey etken olacak. Üretimin azalması, virüs tehdidi, garantina süreleri, ulaşım sorunu bunlardan ilk akla gelenler.
Başbakan Ersin Tatar Cuma günü yaptığı bir açıklamada, virüsle mücadele sonrası dönemde hükümet politikalarında önceliğin yerli üretim ve yerli istihdam olacağını ve bizi refaha götürecek olanın üretim olduğunu söyledi. Sayın Tatar’la pek az konuda görüş birliğimiz var. Ancak bu ifadelere aynen katılıyorum.
Pek yakında başlamak üzere olduğumuz yeni yaşam şeklimizi yerli üretim ve yerli istihdam şekillendirecek. Bu yeni dönmede olabildiğince en çok kar hedefli işletmeler değil nasıl daha kaliteli ve işçi memnuniyeti olan üretim yaparım diyen işletmeler başarılı olacaktır.
Rahmetli Turgut Özal ile başlayan dayatma ekonomik modelde Kuzey Kıbrıs’ta öncelikli sektörler turizm, bankacılık, sigortacılık ve ithalata dayalı ticaret idi. Bu yeni dönemde hükümetlerin öncelikleri de değişmek zorunda olacaktır. Tarım (hububat, narenciye, patates, yaş meyve sebze vb.) hayvancılık, balıkçılık, hafif sanayi hükümetlerin öncelikli destekledikleri sektörler olmalıdır.
İşbaşımdaki hükümet UBP ve HP’den oluşuyor. Bu partilerin siyasi duruşu her ikisi de sermayeden yana taraf partiler. Yani kapitalist. Bunların oluşturduğu hükümetten sosyalist bir yaşam şekli oluşturması beklemez. Ancak toplum olarak varlığımızı korumak istiyorsak, ihtiyaç olan da bu.
Sözü bağlarken, salgınla mücadelede iş yerlerinin ne zaman ve nasıl açılacağına karar verirken bu alanda uzman bilim insanlarının önerilerine uygun davranılmalıdır. Hele sermaye örgütlerinin baskına hiçbir şekilde boyun eğilmemelidir.
Başbakan Tatar’ın sözlerini not ettim. Takipçisi olacağım. Uygulanması aşamasında destek olacağım. İşte meydan, buyunuz.