UBP'nin her zaman için siyasetteki tek kavgası koltuk olmuştur ve olmaya da devam ediyor.
Toplumun çıkarları, geleceği, zaten hiç bir zaman düşünülmedi. Hesapları hep kendilerine ve sermaye tarafına oldu. Emekçiler için bir yönetim olmadılar ve olmayacaklar da!
Çıkarın ve menfaatlerin hâkim olduğu bu yapıda hep onlar galip gelmiştir.
Rejim onların rejimidir.
Statüko hep onlarla beslenerek kazanır.
Emeği çalarak kendilerini bu yarı bölünmüş ülkede kalıcı hale getirmiştirler.
Her türlü hukuksuzluk bu yarattıkları kokuşmuş düzenin eseridir.
Bu statüko, çalarak, sömürerek kendini göstermiştir.
Düzenin değişmesi büyük ağaların işine hiç bir zaman yaramaz!
Ülkeye Uluslararası hukuk hakim oldu mu, sömürü anlayışlarına el konulacak! Bu yüzden bu bölünmüş yapının hep devamından yanadırlar.
Barışın, çözümün olması, onların düzenlerini bitirecektir.
Ve tabi ki Uluslararası hukukun altında hesap verecekleri için statükoya sıkı sıkıya bağlı kalmak adına her ne varsa onu yapıyorlar.
Bunun yanında da onların her zamanki destekçileri, TC yönetimleri oluyor. Her zaman burayı da onlarla birlikte tutmaya ve bu toplumu da istedikleri şekilde idare ediyorlar. Bizlere biat edin ve alın para diyorlar. Bizlere karşı çıkmayın, çıkarsanız sizler için hiç iyi olmaz deniliyor. Bunun yanında onun memuru olan UBP, bu şekilde sırf seçilmek uğruna Ankara idarecilerini bu şekilde başımıza bela etmiş oldular. Her türlü hakaretler, her türlü tehditler ve halen daha da neler neler yaşıyoruz. Bunların suçlu UBP, Ankara'ya memur kalmak için onlara destek çıkıyor. İradesini hiçe sayan bir partidir aslında UBP.
Her neyse.
UBP 'nin bir de her zaman yaptığı ve söylediği vatan edebiyatı vardır.
Elinde bayrak, asker ve vatan millet diyerek insanları korkutup da sindirme koşuluyla bu kokuşmuş düzenin devamını bu şekilde sürdürmeye devam etmektir.
Çözümü ve barışı isteyen kesimleri her zaman karalamak adına bayrağı ve türklüğü ön plana atarlar.
Tek gayeleri bu şekilde süren yapının içerisinde daha da ihya olmaları.
Ülkenin ve tabiki de toplumun dünyalı olmaması için bunu sürdürmeye devam ediyorlar. Devam ediyorlar, çünkü sadece bu şekilde kendileri ve egemen güçleri ihya olabilir.
Çözüm karşıtı bu güçler, çözüm yanlılarını hep bir yerden beslenir yalanlarıyla, yani her zaman rumları göstererek statüko oyunlarını bu şekilde sürdürüyorlar.
Her neyse.
Bugün bu ülkede hakimiyet kuranlar ve rum mallarının üzerinde cirit atanlar neden çözüm ve barış istesinler ki!
Çünkü kavgaları hep aynı onların.
Bölünmüş bir Kıbrıs ve sömürülen bir halk!
Onlar, statükonun devamını ve dünyadan ayrı hukuk dışı her türlü şeyin içinde kalarak burayı diledikleri şekilde tutarak çıkarlarına çıkar katmaktır.
Hep sömürü, hep adaletsizlik yoluyle statükolarına devam etmektir.
Çünkü besleniyor!
Kazançları büyük!
Gelecekleri garanti altında!
Paraları da İsviçre bankalarında!
Ya peki bizler?
Toplum?
Eriyoruz.
Tükeniyoruz.
O yüzden pazar günü bunlara dur demeliyiz.
Bu çocuklarımız için son şansımızdır belki de!
Haydi, pazartesi 'kurtuluş zaferini' kutlamak için AKINCI diyelim.